(19)

1.6K 157 742
                                    


Ya son bölümleri batırdım biliyorum kitap bitince düzenliycem ama merak etmeyin.

Ve

yorum atsanız :(

💠

Onunla iletişim kurmaya çalışmak başlı başına hataydı, başka hiçbir şey değil.

Ve Harry sıkılmıştı aynı yerde dönüp durmaktan. Öyle ki kalkıp ev arkadaşlarının yanından geçerken en minik bir ifade bile takınamayacak haldeydi. Şayet zorlasaydı kendisini, en fazla yorgunluğu yansırdı yüzüne.

Avuçlarını sıkıca yumup gözleriyle adımlarını takip etti. Sonra sessizce nefes alıp vermeye başladı, sanki ilk defa bunu yapar gibi kesik kesikti ciğerlerine çektiği hava.

Odadaki rahatlatıcı dedikleri sımsıcak çay kokusu da gittikçe kayboluyordu. Louis ise bakıyordu, o gereksiz derecede süslü çay fincanına ve içindeki sihri buharlaşıp dibe çöken çiçek yapraklarına.

Konuşamazdı, asla asla sonradan değildi, ilk gördüğü andan beriydi ona karşı sevgisi. Nasıl kabul edebilirdi Louis bu sonradan saçmalığını!? Zaten kabul etmesi yeni bir yalandan başka bir şey vermezdi kıvırcığa.

O da seslice nefesler aldı vermeksizin, sanki son defa yapıyor gibi. Ciğerleri patlayacak hale geldiğinde fark etmeden, kızarmıştı gözleri. Göz yaşı değildi sebebi, sadece katilini görüyordu baktığı masada. Ama yüzünde patlayan tiksinti ifadesini gizlemedi. Midesi bulanıyordu, daha fazla ona bakmayacaktı. Beklemeyecekti de.

Liam kaşlarını çatarak yaslandığı yastıktan ayırdı sırtını, fazlasıyla dikkatli bakıyordu diğerleri aksine mavi gözlü olana. İrlandalı gibi şaşkın değildi ya da sevgilisi gibi dalgın, tamamen üzgündü.

Bu sırada üzerindeki bakışlardan tamamen habersizdi Louis. Tek düşündüğü ayakta durmaktı, başı mı dönüyordu yoksa dünya mı gereğinden fazla hızlanmıştı bilmiyordu, oturduğu yerden kalktığı anda düşmenin eşiğindeydi. Ama evet, gidiyordu işte. Kendisine olan güveni Carrie'e olan güveninden azdı, eğer şimdi gidip konuşmazsa büyük ihtimalle bir daha asla yapmazdı.

Ayrıca mümkünse birisi Niall için mısır falan patlatabilir miydi!? Louis kalkmış Harry'nin arkasından gidiyordu da! Gözlerini kırpıştırıp şeytani bir sırıtma takındı, elinde olmaksızın. Bir şeyler çevirdiklerini biliyordu! Demek mesele mühimdi ki Louis koca kıçını kaldırıp böyle bir şey yapıyordu. Asla üzülmedi, insanlar hep zor zamanlar atlatırdı ve şuan mavi gözlü olan sandığından daha güçlü birisi gibi davranıyordu, Niall arkadaşı ayağa kalktığı an sadece bakışlarıyla da olsa ona yardım etmekte kararlıydı.

Evet evet kesinlikle gidiyordu. Gülümsemesi büyüyordu o her adım attığında. Sırtı yaslandığı yastığa gömülüyor ,yüzündeki ifade aydınlanıyordu. Doğruydu yani ,merdivenleri çıkan yavaş ve yorgun olanları takip eden hızlı ve heyecanlı adımlar.

Louis için, şimdi etrafta duyulan tek ses Harry'nin pembe pantolonunun birbirine sürtünen kumaşından geliyordu, böylece daha da heyecanlanıyordu elinde olmadan, ama evet evet gidiyordu. Niall'ın ayağa kalkıp alkışlamasına az kalmıştı.

Esmer olanınsa hiç umrunda değildi bu olanlar, aklı halen arkadaşının elindeki peçetedeydi. Tüm ilgisi ve öfkesi hepsi. Onu neden siktiğimin masasındaki ufak çöplüğe atmıyordu? Ya da neden bu kadar önemliydi bu boktan şey, her ağzını açtığında birden elinde bitiyordu. Zayn kaşlarını çattı. Hem de öyle bir çattı ki bir an peş peşe üst kata çıkacaklarını düşündü Liam.

Şüphesiz çıkardı da bu oğlan, hatta şöyle daha merdivene varmadan arkadaşının ensesinden tutardı ve sürükleye sürükleye çıkartırdı bahçeye. Alırdı elindeki sikik peçeteyi sonra da anasına babasına küfür ede ede bir güzel götüne sokardı.

Tea and Coffee /Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin