(1)

5.3K 271 790
                                    

Zengin olmak güzel şeydi.

Öyle olmasa şuan çoğu insanın göremeyeceği bir okula gider miydi Harry?

Sanmıyordu. Nitekim zaten birkaç yıl öncedesinde olsa gidemezdi. Çünkü Harry o zamanlar ailesiyle gayet sıradan bir yaşam sürüyordu, babası memurdu annesi ise çalışmıyordu ama sorna teyzesi onu bu hayatın içine atmıştı. Ona göre kardeşi zenginken böyle yaşamak saçmalıktı ve Anne Harry'nin de rahat yaşama hakkını elinden alıyordu.

Teyzesi kendi çapında haklı sayılabilirdi ama Harry annesinin yanında kalmaktan memnundu durumları kötü bile değildi sadece teyzesi çok zengindi.

Belkide Harry'nin üstüne bu kadar düşmesinin sebebi çocuğu olmamasıydı. Harry bunu bilemezdi veya annesiyle teyzesinin arasında ne geçti onu da bilemezdi ama şuan hayatı mahvolmuş falan değildi onu biliyordu. Aynı şehirde oldukları için sürekli annesinin ve babasının yanına gidiyordu, teyzesi ise onun daha iyi öğrenmesi için evde liseyi bitirmesini sağlamıştı.

Şimdiyse bunun tek pişmanlığı nasıl arkadaş edineceğini bilmemesiydi. Neyseki kısmen bu da çözülmüş teyzesi onu kendi arkadaşlarının çocuklarının kalacağı eve almıştı.

Hayatının ne kadar harika olduğunu falan düşünürken arabanın penceresini açıp dışarıya doğru kafasını çıkarttı. Siteye fazlasıyla hayran kalmıştı, burası baştan sona onun gideceği öğrencilerle doluydu yani bir nevi Üniversitenin sitesiydi. Zaten biraz dikkatli bakınca uzaktan görünüyordu okulu.

Bu sırada yan cephesi tamamen yola açık bir evin önüne gelmişlerdi. İngiliz mimarisi mi yoksa modern bir ev mi olduğu kesinlikle belli olmuyordu. Saraya benziyordu ama bir saray için küçüktü üstelik ilk katın yola bakan cephesi camla kapalıydı. Burası onun eviyse Harry dışarıdan görünmese bile zemin katta yola bakan bir cam varken rahat edemezdi. Bu yüzden camın perdesi olmasını için dua etti.

Şoförü kapıyı kumandayla açıp bahçeye girerken Harry üç katlı koca bir evde dört kişiyle pek samimi yaşayamayacağını düşünmekle meşguldü. Kesinlikle bu evde birbirlerini arada bir göreceklerdi o kadar. Tanrı bilir yemek saatlerinde bile gelmeyen olurdu. Hepsinin okuldan arkadaşları olacaktı ve Harry kesinlikle yapayalnız kalacaktı bu çok açıktı.

Araba evin kapısının önünde durduğunda oflayarak kapısının açılmasını beklemeden indi. Yalnız yaşayacaksa ne gereği vardı koca bir evin? İçinde ev sıcaklığını hissetmeyecekse ne işi vardı o evde? Öğrenci yurdunda kalırdı daha iyi olurdu.

Şoförü tek kelime etmeden evin bekleme odasına açılan kapıdan geçerek Harry'nin eşyalarını içeri taşırken Harry mükemmel görünen bahçeye normal olmayan bakışlar atıyordu. Burada yapabileceği şeyleri yapması dört yılda bitmezdi sanırım.

İleride parlayan geniş havuz ve bahçenin en ucunda ağaçlandırılmış küçük alanın arasında kalmış ahşap kamelya çok güzel görünüyordu. Ve başka bir köşede çiçeklerin arasında duran bahçe salıncağıyla minderler vardı. Üstelik bunlar dışında garajın yanına açılan bir bahçe verandası da vardı. Resmi anlamada modern küçük bir İngiliz sarayıydı burası.

Umarım birlikte kalacağı yaşıtları da anlaşacağı insalar olurdu da dört yılı berbat geçmezdi.

Eliyle önüne gelmeye başlayan kıvırcık saçlarını geriye atıp evden çıkan şoförünün diğer eline verdiği anahtara kısa bir bakış atarak ihtişamlı kapıdan geçip içeri girdi.

Anlaşılan ilk katın yarısı salon ve onunla bitişik olan mutfaktan ibaretti. Harry fazlasıyla geleneksel görünen mobilyaların arasından geçip en merak ettiği kısım olan yola dönük camdan cepheye gitti. Buradan her şey fazlasıyla net görünüyordu kesinlikle burada oturamazdı perdesi de yoktu zaten. Bir de hangi akla hizmetse önüne iki tek kişilik koltuk konmuştu. Harry kaşlarını çatıp evi daha sonra gezme kararı alarak dış kapının yanındaki merdivenleri tırmanarak odalarının olduğu kata çıktı.

Dört kapı ve bir oturma takımı görmeyi bekliyordu zaten ama duvarlardaki tablolar fazla ürkünçtü. Tanrı aşkına kim çizerdi bunları, böyle şeyler korku filmlerinde olur sanıyordu sadece.

Kapı kulplarına asılı üzerinde isimler yazılı kartlarından kendisine ait olan odayı bulmak için tek tek kartlara baktı.

Zayn Malik, Niall Horan, Louis Tomlinson...

Geriye kalan kapı onundu biliyordu ama Louis Tomlinson'un odasının kapısı açık olduğu için kapıyı itmeden edemedi.
Ama içeride onun olduğunu bilemezdi.

Genişliği göz yaşartan odaya bakamadan yatağında sırt üstü uzanan ve uyuyor gibi görünen kumral çocuğa baktı.

Fazlasıyla huzursuz görünüyordu ve anlaşılan uyumuyordu da çünkü beş saniye geçmeden gözlerini açıp Harry'e dönmüştü.

"Ne bakıyorsun?"

Evet ne bakıyordu?

Özür bile dilemeden utançtan kırmızı bir suratla kapıyı kapatıp eliyle alnına vurdu.

İnsanlarla cidden anlaşamıyordu. Umarım iletişimsizliğini görmezden gelen birisini bulurdu. Yoksa yapayalnız kalırdı ve Harry yalnız kalmaktan nefret ederdi.

💠

Pek açıklayıcı olmadı bu bölüm ama öbür bölümlerde anlaşılır diye düşünüyorum.

Kitap 20 bölüm civarında olacak.

Ziam, Larry ve Niall'ın sonu olmayan ayrılmalarını içerecek.

Cinsel şeyler var...

Onun dışında huysuz bir Louis içeriyor.

Kelime sayısı:688

Tea and Coffee /Larry Stylinson Where stories live. Discover now