10

2.4K 184 10
                                    

mavi Jean giyip üstüme beyaz boğazlı  büstiter giydiğimde ayaklarıma spor ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Koşa koşa Bambamın kapısını çaldığımda hemencecik açmıştı.

"ohh bian gittiniz, sandım benim siyah defterleri bide yazılı kağıtlarını alabilirmiyim."

"Yazılı kağıtlarını okumak yok bak"

"tamam tamam söz."

Hepsini poşete koyup bana uzattığında.

"içine kıyafetlerini de koydum bizde unutmuşsun."

Teşekkür edip eve geri geldim. Siyah defterlerin bir kısmını yanıma alıp taksi bulmak için evden çıktım. Çok geçmeden okula geldiğimde öğretmenler odasına girip sandalyeye oturdum.

Bu hafta sosyal etkinlik sınavları oldukları için ders işlenmeyecekti...

Jimin içeri koşa koşa girdiğinde ödüm patladı.

"noldu jimin"
"ay lisa... Yetiştiremeyeceğim şu sınavları"
"yardım edebilirim jimin hadi al şu suyu inelim sınıfa"

Aşağı inerken nasıl bir sınav yaptığını sordum. Onlara öğrettiği şarkıyı vurgularla söylemeleri gerekiyormuş.

"hangi şarkı?"
"senin çocuklara söylediğin şarkı"
"aaa süper, ikiye böl sınıfları diğer tarafın sınavını ben yaparım"

Kafasıyla onayladığı da sınıfa girmiştik. 11.sınıfların hepsi buradaydı ve 40dakikamız vardı. Jimin öbür tarafta yanına gelen çocuğu dinleyip elindeki kağıdı dolduruyordu.

İsmini söylediğim çocuk önüme gelip şarkıyı söylemeye başladı. Başımla ritim tutarken vurgular doğruydu. Bu uzun bir süre devam etti. Ders bitmeden herkesin sınavları bitmişti.

Sol elim le  masaya vurup ıslıkla ritim tuttum. Jimin olayı farkedip eliyle şıklatıp ayağını yere vurdu. Çocuklar ritme ayak uydurarak hep birlikte şarkıyı  söylemeye başladılar.

"It's not about the money, money, money"
-bu parayla ilgili değil-

"We don't need your money, money, money"
-sizin paranız ihtiyacım yok-

"We just wanna make the world dance"
- biz sadece dünyayı dans ettirmek istiyoruz -

"Forget about the price tag"
-fiyat etiketini unutun-

"Ain't about the, uh, cha-ching, cha-ching
- bu kokainle ilgili değil-

" Ain't about the, yeah, ba-bling, ba-bling"
-pahalı mücevherlerle ilgili feğil-

"Wanna make the world dance"
-dünyayı dans ettirmek istiyoruz-

"Forget about the price tag"
-fiyat etiketini unutun-

Söylemeyi bitirdiğimiz an kapı ağzından alkışlar yükseldi. Bütün hocalar kapıda bizi alkışlıyordu. Tenefüs çalmış ama duymamışız bile... Jimine elimdeki kağıdı verip öğretmenler odasına ilerledim. Madem bütün günüm boş, sınav kağıtlarını okumama izin yok, çocukların yazdığı siyah defterleri okumaya başaldım.

Her sayfada yaşadıkları şeyler yazılıydı. Hatta sevdiği çocukları bile anlatmıştı çoğu. Bana güvendikleri için kendimi iyi hissediyordum. Şu ana kadar 7 defter okumuştum saate baktığımda 2ye geliyordu. Diğer defteri okumaya başladığımda kalbim ağzımda atmaya başladı.

"merhaba hocam, ben 12B sınıfından soojin. Ogün hepimizi lunaparka götürdüğünüzde garipsemiştik orayı. İlk defa geliyorduk ama sanki hepimiz oraya aittik. Ogün beni mutlu ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu yazılanları ne zaman okursunuz bilmiyorum ama minnettarım size.

Eve dönerken sürekli takip edildiği mi hissediyorum. Ama kimse gözükmüyor. Arkadaşımla evi paylaşıyoruz onu endişelendirmemek için birşey demedim. Korkuyorum...

Sürekli mesaj atıp duruyor, kim olduğunu bilmiyorum ama son attığı mesajda yanıma geleceğini söyledi.

'19.08.20  2.15 te okulun arkasında ki yere gel yoksa kötü şeyler olur soojin'

Oraya gideceğim ve o herifle yüzleşeceğim. Bunları bu deftere yazmak bi nebzede olsa içimi rahatlattı. Teşekkürler hocam... Sevgilerle "

Defteri kapatır kapatmaz saate baktım 2.15 ti. O sıra içeri jiminle jungkook girdi. Defteri masaya bırakıp hızla kalktığımda sandalye yere düşmüştü. Zaman sanki su gibi akıyordu. Hızla odadan çıktım. Jimin arkadan seslendiğini duydum ama anlamamıştım.

Merdivenleri inip okulun arkasına koşuyordum. Çığlık sesleri duymaya başladım. Koşarak oraya giderken adam karşısındaki kıza vurmaya elini kaldırmıştı. Koşarak adamın elini turtuğumda kızı arkama aldım. Adam
Bi hışımda elini kurtardığında konuşmaya başladı.

"git burdan, ikinizinde canını yakarım"

Cevap bile veremeden adam kızın saçlarına yapıştı. O an sağ elimle adamın suratına sert bir yumruk indirdim. Adamın yere düşmesi bir oldu. Olaylar o kadar hızlı gelişmişti ki sanki bileğimin ağrısı uçup gitmişti. Yere düşen adamın üzerine çıkıp adamın suratına yumrukları mı indirmeye başladım.

"LİSAA"

Jungkook un sesini duysam bile adamı dövmek daha ilgimi çekiyordu. Birden adamıb üzerinden havalandım. Arkamı döndüğümde kız yere oturmuş ağlıyordu. Yanına gidip kollarımı ona sardım. Adamın suratındaki kanlar sargılı elimden yere damlıyordu. Jimin adamın yanına gelip suratına baktığında suratını ekşitti.

"adam bayılmış" jimin
"ne olduğunu anlatırmısınız artık" jungkook

Bir kez daha ismi mi duydum.

"LİSAAAA" jimin

Jungkook jiminin baktığı yere odaklanınca ikisininde sağ bileğime baktıklarını gördüm.

"lis-a-a, o elini kullanmadın dimi?" jimin

Kızın ağlaması durmuş elime bakıyordu. Bende elime bakarken.

"acımıyor ki jimin" dedim.

Gerçekten acımıyordu. Ne sızlıyor ne de ağrıyordu. Jungkook yanıma gelip bileğime baktı. Ekim kan içerisindeydi ama bunun Nedeni adamı dövmemdi. Bir kaç dakika sonra polisler geldi. Adamı tutuklayıp karokala gelmemizi söylediler. Okulun kameraları allahtan olduğumuz yeri çekiyordu. Soojin ifade vermek için karokala gittiğinde beni zorla hastaneye getirdiler.

"ya anlamıyomusunuz bileğim acımıyor"
"lisa saçmalama doktorun ne dediğini hatırla" jungkook

Röntgen çektirip doktorun yanına geldiğimizde elimdeki sarıyı açtı. Açar  açmaz gözleri büyüdü. Çokmu kötüydü ki kolum.

"ne oldu bu kızın koluna, daha geçen geldiniz, ne bu kızın bileği"

"bizde bilmiyoruz doktor bey adamın suratına yumruk indiriyordu en son" jimin

Jungkook kaşları çatılmış bir şekilde bileğimi inceliyordu. Dayanamayıp bütün herşeyi anlattım. Yoksa hem jimin hem jungkook ayriyeten doktor kesicek ti beni. Olayları anlattığımda hepsinin suratı yumuşamıştı.

"lisa bileği çok kötü. Bileğinin iyileşmesi 2 aydan daha fazla bile sürebilir."

Sonra tekrar bana söndü.

"bileğin çıkmış lisa ve uzun süredir bu haldesin, çocuklar lisayı tutun, canı acıyabilir."

İkiside yanıma geldiklerinde jimin kolumu tuttu. Jungkook ise ellerini omuzlarıma koydu.

"3 deyince" dedi doktor saymaya başladı. 1... 3...   HEY 2 YE NE OLDU.

O acıyla çığlık atmıştım. Doktor bu sefer siyah kalın bir şeyle bileğimi sardı. Omuzluğu takıp bileğimi sabit kalması için ona koydu.

Acısını hala hissedebiliyorum.

"lisa bir hafta sonra tekrar gel" dediğinde bileğimin üzerinden sanki tır geçiyordu. Hiç ağrısını bile hissetmediğim bileğim şimdi patlıcak gibiydi....

"karakola gidelim hadi"

Fate - Liskook Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora