Özel Bölüm 1

1.3K 100 13
                                    

Jimin ve rosenin evlenmesi üzerine neredeyse 2 sene geçmişti. Ve hepimiz toplanmış basketbol maçlarını izliyorduk.

Bir tarafta jungkook, jimin, namjoon...
Diğer tarafta bambam, mark ve Jackson...

Rose ve jisoo sevgilileri için tezahürat yaparken ben diğer takıma yapıyordum.

"oooo haydi haydi sevgilim" jisoo
"kocacım atarsın sen hadi" rose
"haydi bambam, haydi Jackson hadi mark haydii"

Jungkook topu bırakarak isyan etmeye başlamıştı.

"milletin sevgilisi, karısı tezahürat yapar, benim sevgilim rakibime yapıyor. Haksızlık bu"

Dil çıkararak tezahürata devam ettim. Top namjoona geldiğin de hızla potaya doğru gidiyordu ki yere yapıştı. Hepimiz ayaklanmış ve yanına gittiğimizde gerçekten çok kötü düşmüştü. Jisoo ise endişeyle namjoonuna yardım etmeye çalışıyordu.

Birden jimin kamerayı açtığın da namjoon diz çökerek jisooya döndü. Etrafta konfetiler patladığın da korkudan yerimde zıplamıştım.

"benimle evlenir misin jisoo?"

Ağzım açık izlerken jisoo evet diye bağırmaya başladı. Yüzükte kocamandı. Hepimiz alkışlarken namjoon jisoonun gözyaşlarını sildi.

Tamam da bu fikir kimden çıktı? Cidden korkudan aklımı kaybediyordum. Jisooyu düşünmek bile istemiyorum.

Bi süre sonra namjoon ve jisoo aramızdan ayrıldığın da hızla bizimkilere döndüm.

"bu fikir hanginiz den çıktı?"

Jimin ve jungkook kafalarını salladıklarında keskin bakışlarımı diğerlerine çevirdim. Üçüsüde bana sırıtıyordu.

"nasıl fikir be bu?"
"ne varmış fikrimiz de ya?" Mark
" yaa jungkook böyle birşey yapsaydı. Korkudan aklımı kaybederdim. Böyle bir şeyin şakası bile hoş değil. "

Arkadan kollarla sarıldığım da jungkook kulağıma yaklaştı.

"gerçekten korkarmıydın?"
"ha-hayır... Lafın gelişi..."

Kıkırdama sesini duyduğum da arkamdan çekilip yerde ki basket topunu aldı. Doğruyu mu söyleseydim acaba?

Akşama doğru eve geçtiğimiz de jungkook direk odaya çıktı.

"jungkookkk.. Sevgilimm.. Aç değil misin?"
"hayır, uykum var"

Belliki söylediklerime biraz üzülmüştü. Eee yarın gönlünü alırım artık.
Televizyonun başına oturup hazırladığım çerezleri yemeye başladım. Yarın çoook uzun bir gün olacaktı.

____

Sabahın körü telefonun sesine uyandığım da Rose arıyordu.

"hıı"
"Lisaa"
"hıı"
"hazırlan"
"niyeee"
"jisoo spor salonun da bizi bekliyormuş."
"bu saatte"
"hı hı"
"yarım saate oradayım"

Telefonu kapatıp jungkooka döndüğüm de hala uyuyordu. Eğilip yanağına küçük bir öpücük bıraktım.

"ben jisoonun yanına gidiyorum"
"sabahın köründe mi?"
"evet bizi bekliyormuş"
"nerede"
"spor salonun da"

Geri uykusuna döndüğün de üzerime şorf ve tişört giyerek spor salonun yolunu tuttum. Çok geçmeden geldiğim de ise rose yarı uykulu şekilde jisooyu dinliyordu.

"hoşgeldin lisa" jisoo
"hoşbuldum ama neden bu saatte geldik"
"sporun saati olmaz. Hem işimiz burada değil" jisoo
"nerede?" rose

Bizi sürüklerken insanlar bize bakıyordu. Bu saatte spora gelenlerin gerçekten var olduklarına inanamıyorum.

Fate - Liskook Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon