06

2.8K 213 96
                                    

"hangi sınıftansınız?"

Uzun boylu olan gülmeye başladı. Adım atarak yaklaştı.

"ben bambam beden öğretmeniyim, siz kimsiniz?"

AHHH aptal ben..

"ben tarih öğretmeniyim lisa, kusura bakmayın"

Arkadaki iki çocukta Gülümseyip yanıma geldiler.

"ben mark, biyoloji öğretmeniyim."
"Jackson wang, Geometri öğretmeniyim."

Hepsiyle tanıştığımda oyuna davet ettiler beni. Aslında çok isterdim oynamayı....

"üzgünüm, nöbetçiyim, belki sonra..."
Kafalarıyla onayladıklarında salondan çıktım. Kısa süre sonra nöbetçilik bitmiş yukarı çıkmıştım. Karnım kurt gibi açtı. Öğretmenler odasına girdiğimde sandalyeye oturup yemek sipariş edecektim ki içeri bambam ve diğer hocalar girdi.

" lisa sipariş etsen bile 20dk içinde gelmez biz fazladan sipariş etmiştik."

Yanıma oturup fazla olan döneri bana verdiklerinde yemeye başladılar. Paketteki döneri çıkarttıp bir ısırık aldım.

"harika birşey bu.. Tadı çok güzel"

Hepsi bana gülerken içeri jimin girdi.

"ooo bambam yüzünü gören cennetlik"jimin

" heyt be müzik efendisi "bambam
"siz nasıl spor salonundan çıktınız?"
"lisayla tanıştık. Nöbetçiymiş bizde kaynaşmak adına buraya geldik. Tam yemek siprşai ediyordu ki beraber yemek yiyelim dedik."

Ben dönerimi yerken içeri jungkook ve yeri girdi. Masaya oturarak mark ve Jacksonla sohbet etmeye başladılar. İçeriye 12 A öğrencileri girdiklerinde şaşırdım.

"hocam, kimya tekrarını ne zaman yapalım."

O sıra jeton düştü. Hızla yerimden kalkıp daha yarısını yemediğim döneri bırakıp çocuklara döndüm.

"dersiniz yoksa şimdi yapalım"
"yok hocam hepimiz sizi bekliyoruz"

Diyip çıktılar. Kendi dolabımdan kimya özetlerini alıp çıkıyordum ki bambam konuştu.

"lisa yemeğini yemedin"
"bişey olmaz"

12 A sınıfına girdiğimde son konuları anlatmaya başladım. Sınav haftasına 1 hafta kalmıştı ve sınıf gayet iyidi. Sınav sonuçlarını merakla bekliyor olacağım.

Konuyu bitirdikten sonra asıl ders zili çaldığında 12 B sınıfına ilerledim. İçeri girdiğimde hepsi gülerek beni karşılamışlardı. Gerçekten açtım ve daha önümde 3 ders daha vardı.

"Evettt, neler yaptınız bu gün?"
"hocam beden dersleri daha eğlenceli geçiyor artık."

Onlar anlatırken önüme herkesin siyah defterleri toplu şekilde bırakıldı. Gerçekten hepsi defterlerine yazılar yazmıştılar. Ayağa kalkıp sıra aralarında dolanmaya başladım. Tam konuşacakken içeriye jungkook girdi.

" bölüyorum ama bende sizinle birlikte derse girebilirmiyim?"

Kafamla onayladığımda boş sıraların birisine oturup elindeki siyah defteri açtı.

"Türkiye yi bilenler varmı?"

İki üç parkmak kalktığında onlara söz verdim.

"çok güzel yemekleri olduğunu biliyorum."
"hocam kardeş ülkemiz"

Tahtanın önüne gelerek konuşmaya başladım.

"eski zamanlarda Türkiye kore savaşında güney koreye yardım göndererek yardımda bulundu. Bu durum bu iki ülkeyi" kan kardeşi" olarak birbirlerine yakınlaştırdı."

Masaya doğru yürüyerek slayttan bazı görüntüler açtım.

"Yarımada'da 1945'te kurulan iki hükümet, 1948'e kadar karşılıklı olarak birbirine "katılma" çağrısı yaptı. Çağrıların sonuç vermemesi üzerine Kuzey ve Güney, ayrı ayrı kendi devletini kurdu.

Buda bir yandan kuzey ve güney Kore nin nasıl ayrıldığının bir cevabıdır.

Kore Savaşı, 25 Haziran 1950'de Kuzey Kore'nin Güney Kore'yi işgal etmesi üzerine başladı.
Çin ve Sovyetler Birliği Kuzey Kore'ye, ABD önderliğindeki Birleşmiş Milletler (BM) de Güney Kore'ye savaş boyunca destek verdi."

" Güney Kore kaynaklarına göre, savaşa 21 bin 212 askerle toplamda 4 tugayla katılan Türkiye, Kore Savaşı'na katılan 16 ülke arasında asker sayısı bakımından dördüncü, yaralı ve savaş esirleri dahil toplam zayiat bakımından da üçüncü sırada yer aldı."

Hepsi ağzı açık söylediklerimi dinliyolardı.

" ve son olarak Kore'nin Busan kentindeki BM Kore Anıtsal Mezarlığı'nda, savaşta şehit olan 462 Türk askeri yatıyor. Kore Savaşı'na katılan birlikler arasında Türk askeri, savaşta öksüz ve yetim kalan Koreli çocuklar için okul inşa eden tek birlik oldu. O zaman açılan Ankara Okulu'nu ve Türk askerinin fedakarlıklarını unutmayan Güney Kore halkı, Türk halkını kan kardeşi olarak nitelendiriyor."

Onlara bu konuları anlattığımda hepsi dikkatlice dinliyordu. Slaytta gördükleri birkaç fotoğrafı onlara anlattıktan sonra soruları olup olmadıklarını sordum. Olmadıklarını söyleyerek

" hocam 11. Sınıflar da şarkı tahmin etmece oynamışsınız, bizimlede oynayın hem daha 10dk mız var"

Kafamla onaylayıp

"kendinize çok güveniyorsunuz bakıyorum. Kaybederseniz ne yapıcaksınız?"

"biz çok iyiyiz bu oyunda"

"peki başlıyorum ozaman"

Ağzımdan müzik melodisi çıkarken çocuklar tahmin etmeye çalışıyorlardı. Uzun süre bilemediler. Bu sefer ıslık şeklinde çalıp masaya ritim tuttuğumda hepsi aynanda şarkıyı söylemeye başladı. Elleriyle onlarda ritim tutuyolardı. Zil çaldığında kendilerini alkışladılar. Jungkooka baktığımda oda bize gülüyordu. Masadaki defterleri toplarken o hepsini alıp sınıftan çıktı.

Bende sınıftan çıkarak öğretmenler odasına indim.

Jungkook

Elimde ki siyah defteri çocukların defterlerin arasına koydum. Ve öğretmenler odasındaki masaya bıraktım. Jimin elindeki sandıviçle beklerken..

"hayırdır jimin?"
"lisa sabahtan beri 2 ısırk aldığı döneriyle duruyo kız bayılacak, ona hazırladım"

İçeri lisa girdiğinde hızla sandalyeye oturdu. Jimin lisanın ağzına sandeviçi tıkarken lisa konuşamıyor Du bile.

"jimön dor yavoş, boğolocom."

"lisa dersin bittikten sonra bizim evin oraya gel eve bakıcaz"

Jimin le beraber odadan çıkıp evin yolunu tuttuk. Bizim dersimiz çoktan bitmişti.

Fate - Liskook Where stories live. Discover now