Bölüm 25

5.1K 234 91
                                    

Sabaha kötü başlangıç için mükemmel bir haber, regl olarak uyanmıştım. Dünkü ağrımdan anlamalıydım. Bu dönemim normalde çok ağrılı geçerdi, çoğu zaman hastanelik olurdum. Yine de şu an aşırı ağrım olmadığı için okula gitmeyi tercih ettim.

Hazırlanıp mutfağa gittim. Abim beni beklemeden kahvaltıya başlamıştı.

"Günaydın abi."

"Günay-. Bu halin ne?"

"Kötü mü gözüküyorum?"

"Suratın çökmüş gibi duruyor, saçların da depresyon topuzu."

"Şey oldum da."

"Ney oldun? Ha tamam tamam. Gelme istersen okula. Hatta ben de gitmeyeyim bir şeye ihtiyacın olursa falan."

"Yok, şu an iyiyim. Ama babamdan arabayı alsan bugün öyle gitsek olur mu? Çok ağrım olursa direkt hastaneye götürürsün."

"Olur güzelim. Gel biraz yemek ye de sonra da ağrı kesici içersin."demesiyle çatalıma domates batırdım. Canım domates yemek bile istemiyordu.

Okula varana kadar abimin bir gözü hep benim üzerimdeydi, sürekli iyi olup olmadığımı soruyordu. İkimiz de sınıflarımıza doğru gideceğimiz zaman beni tekrar durdurup evden beri söylediklerini tekrarladı.

"Karnın ağrıdığı an hemen yanıma gel direkt hastaneye gideriz, tamam mı?"

"Tamam abi, milyon kez aynı şeyleri söyledin zaten."

"Çok konuşma da git sınıfına."

Sınıfa girmemle Su ve Ateş galiba tipimden dolayı şok olmuştu.

"Böceğim sen iyi misin?"

"Hasta mısın, keşke gelmeseydin okula?"

"Karnım ağrımadı şu ana kadar, ben de geleyim dedim."

"Tamam sen geç otur, ben montumu vereyim altına da ser, sıra soğuk gelmesin şimdi."

"Gerek yok böceğim. Teşekkür ederim."

"Ateş ver sen montunu, şunu dinleme."

Ateş, Su'yun da ısrarıyla montunu bana vermek zorunda kalmıştı.

"Bak karnın ağrırsa direkt bana söyle, tamam mı?"

"Tamam Su. Sabahtan beri sen bir yandan abim bir yandan aynı şeyleri söyleyip duruyorsunuz." Hocanın gelmesiyle susup önüme dönmüştüm.

En sevdiğim ders matematik olmasına rağmen bitmek bilmeyen 40 dakikadan sonra nihayet hoca sınıftan çıkmıştı.

"Kimyacı beni çağırıyordu, gideyim öğreneyim bir neymiş karın ağrısı."

"Hocayı çileden çıkartma, tamam mı? Babam en son senden beni sorumlu tuttu çünkü."

"O zaman gideyim de hemen çileden çıkartayım. Sorumlusu sensin nasıl olsa."diyip koşmaya başladı Ateş.

"ATEŞŞ!" Onun arkasından da Su.

Tek başıma sıkılıp kantine gitmeye ve çikolata yemeye karar verdim. Kantine girene kadar her şey çok güzeldi. Kantine girmemle karnıma bir ağrı saplandı ve hareket edemedim.

"Gece, iyi misin?"

Akın'a cevap bile veremiyordum. Sadece başımı iki yana hayır anlamında sallayabildim ve koluna tutundum.

"Tamam tamam. Gel şöyle otur."diyip beni bir sandalyeye oturtturdu ve benim ona üstten bakabileceğim bir şekilde çömeldi.

"Bir yerin mi ağrıyor? Alp'e gidip söyleyeyim mi hemen? Dur su getireyim önce sana. Kendini daha iyi hissettiğin anda da Alp'in yanına götürürüm, tamam mı?"diyip beni dinlemeden kantinden su alıp tekrar yanıma geldi. Ne hareket edebiliyordum ne de konuşabiliyordum, ağrımsa gittikçe artıyordu.

"Akın."

"Söyle, bir şey mi istiyorsun?"

"Abimi çağırır mısın?"

"Tamam hemen çağırıyorum. Seni de burda tek bırakamam ki ama. Şşt koçum 12'lerdeki Alp var ya onu çağırabilir misin çok acil? Gece'yle ilgili olduğunu söyle. Fırla hadi."

"Gece istediğin bir şey var mı? Ne yapabilirim senin için?"

Kafamı yine iki yana sallayarak onu cevapladım.

"Gece. Ağrın mı var? Kalkabilecek gibi misin? Hemen hastaneye gidelim. Gel tutun bana, ağırlığını bana ver." diyip beni kaldırdı Alp ama ayakta duracak gücüm yoktu.

"Böyle olmayacak."diyip bu sefer kucağına aldı ve koşarak beni arabaya kadar taşıdı.

"Doruk cebimde anahtar var, sen sürsen olur mu arabayı?"

Gözlerim kapalı sadece konuşmaları dinliyordum. Gözümü açtığımda ise suratımın dibinde abimi gördüm.

"Nasılsın?" Etrafıma bakınmamla hastanede olduğumuzu anladım, kolumda bir serum takılıydı.

"İyiyim."

"Şu an var mı ağrın?"

"Hayır, yok."

"Annemler işlemleri hallediyordu, ben onlara haber vereyim. Doruk burda zaten bir şey olursa ona söylersin."demesiyle gözlerimi odada dolaştırdım ve Doruk'la göz göze geldim. Abimin odadan çıkmasıyla Doruk yanıma gelip sedyeye oturdu.

"Nasılsın?"

"İyiyim, sağol."

"Alp'in kucağında baygın görünce seni endişelendim."

"Herkesi endişelendirdim heralde özür dilerim. Okula gelmeseydim keşke hiç."

"Ne özürü Gece, saçmalama. Karnının ağrısı yüzünden neden özür diliyorsun ki?" Cevaplamayıp susmayı tercih ettim ve serumuma baktım.

"Daha çok mu var ya? Ne zaman biter acaba?"

"15 dakikaya biter gibi, bayağı oldu takılalı."

"Saat kaç ki?"

"12."

"Hadi ya, oldu mu o kadar? Sizi de dersinizden ettim. Keşke sen dönseydin okula."

"Aklım burda kalırdı."

Annemlerin odaya girmesiyle mecbur susmak zorunda kalmıştık. Dolaylı yoldan aklının bende kalacağını mı söylemişti? Ben her gün biraz daha düşüyordum sanırım.

 Dolaylı yoldan aklının bende kalacağını mı söylemişti? Ben her gün biraz daha düşüyordum sanırım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

akınfırat: New school, new life!

Zürafa|yarı texting [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin