Bölüm 4

8.8K 393 138
                                    

Ders biyolojiydi ve hiç çekilmiyordu. Önümde oturan Su'yun saçlarıyla oynayıp dersi dinliyormuş gibi yapıyordum. Arada bir de deftere bir şeyler not alıyordum dersle ilgili.
"Allah'ım nolur beni şu dersten kurtar." diye mırıldandığım an kapı çaldı ve içeri nöbetçi öğrenci girdi.
"Hocam, özür dilerim bölüyorum. Hakan hoca Ateş ve Gece'yi çağırıyor da takım kaptanları olarak." demesiyle ayaklandım ve yanımda oturan Ateş'i dürttüm.
"Ben sana uyandırma beni demedim mi?"
"Hakan Hoca çağırıyormuş, hadi kalk." diyip kapıya doğru yürümeye başladık.
"Hocam izniniz olursa..."
"Gidin tamam." demesiyle kapıdan çıkıp spor salonuna doğru inmeye başladık. Spor salonu okulun en alt katındaydı. Yolda Ateş hala ayılmaya çalışıyor, gözlerini kaşıyıp duruyordu.
"Çocuklar, gelin. Ufak bir sorunumuz var. Turnuva tarihleri değişmiş ve maçlar 1 hafta sonraya alınmış. Acilen antrenmanlara başlamamız lazım. Takımlardaki herkes birbirinin oyun tarzını tanıyor diye çok da sorun olacağını düşünmüyorum. Şimdi ikiniz de takımdakileri çağırın yarı saha erkeklerin yarı saha kızların olarak çalışmalara başlayın. Bugünlük top sürme, atış çalışmaları falan yapalım. Yarından itibaren kendi aramızda maçlara başlayım." demesiyle ilk önce ikimiz de soyunma odalarına gittik. Gri eşofmanım, sporcu sütyenim, kısa beyaz tişörtümü ve basket ayakkabılarımı giyip saçımı at kuyruğu yapıp hemen takımdakileri çağırmaya koyuldum.
Tüm takımı toplayıp sahaya geldiğimde erkeklerin çoktan antrenmana başlamış olduğunu gördüm. Ateş yanıma gelip durdu.
"Bir haftalık antrenman yeter mi sence? Herkes hamlamış gibi duruyor. Bu sezon artık 2. veya 3.'lüğe tahammülüm yok. Artık birinci olmanın zamanı geldi."
"Ben de birinciliği senin kadar istiyorum. Hele Karataş Lisesi'ne yine taviz vermek hiç istemiyorum. Kimse oynayamasa bile ölesiye sahada basketi bırak savaşmak istiyorum artık. Bu bizim hakkımız. "
"Savaşçı seni. Hadi bırakalım gevezeliği de biz de başlayalım." demesiyle ikimiz de takımların olduğu tarafa yönelip başladık.

3 saat. Nerdeyse 3 saattir antrenmanı bırakmadan çalışıyordum. En son yanıma Alp gelip beni yere yatırdı ve ayağıyla karnıma bastırıp kalkmamı engelledi.
"Kızım biz de istiyoruz kazanmayı. Kendini bu kadar tüketme. Bu sefer bizde. Kendini şimdiden yorarsan maç günü gücün kalmaz."
"Doğru diyorsun. Çok yoruldum gidip duş alayım. Sonra yemeğe gidelim. Olur mu?"
"Tamam. Ateş'le ben bekliyoruz seni koridorda."

Ayağa kalkıp soyunma odasına gittim. Hemen kendimi duşa atıp kısa bir duş alıp çıkıp taytımı ve sweatshirtimi giydim. Elime telefonumu aldım ve yine bilinmeyen numaradan mesaj olduğunu gördüm. Ne yalan söyleyeyim inanmıyordum ona. Neden konuştuğumu da bilmiyordum. İçimden bir ses ona şans tanımam gerektiğini söylemişti sadece. Ama ben artık herkese o kadar kolay inanıp güvenen biri değildim geçen sene yaşadıklarımdan sonra. Ben inansam artık Alp ve Ateş benim yanıma yaklaşan erkeklere güvenmiyor, yanıma yaklaştırmıyordu.
Bilinmeyen Numara: Çok yordun kendini bir maç için.
Bilinmeyen Numara: Kızım ufacık kızsın ölüp kalıcaksın.
Bilinmeyen Numara: Ufacık derken kısa değilsin tabi pek ama çok zayıfsın.
Bilinmeyen Numara: Gerçi bana göre çok kısasın da.
Bilinmeyen Numara: Basketçi olup bu boyda kalmayı nasıl başardın sahiden?
Gece: Kısa değilim ben. 1.70'im. Sen buna kısa mı diyorsun?
Bilinmeyen Numara: Aramızda 28 cm var desem.
Gece: Çüş.
Gece: Nesin lan sen?
Gece: Zürafa mısın?
Bilinmeyen Numara: İnsanlar sevgililerine öküz falan der.
Bilinmeyen Numara: Ama farkımız tarzımız bebeğim,
Bilinmeyen Numara: Sen bana zürafa de.
Gece: Gitmem gerek.
Gece: Görüşürüz.

Sevgililik konusu ne zaman açılsa hemen konuşmadan çıkıyordum. Umarım fark etmiyordur.

Soyunma odasından çıkıp Ateş ve abimin yanına gidip ortalarına girdim. Kollarımı kollarına sardım ve ayaklarımı kaldırdım.
"Hadi taşıyın beni biraz." diyip koridor sonuna kadar keyfime baktım.
"Yeter Gece, çocuk musun sen? Abicim çık hadi kolumdan."
Abimin yanaklarını sıkıp "Oy abicimmiş." diye onunla dalga geçtim ve yürümeye devam ettim.

Yemekhaneye geldiğimizde Su bi masada oturmuş bizi bekliyordu.
"Of üçünüz de takımda olmak zorunda mısınız? Sabahtan beri yalnız kaldım. Çok sıkıldım." diyip dudak büzdü.
"Oy benim Su'yum yalnız mı kalmışş."diyip onun da yanaklarını sıktım ve sarıldım.
"Sporu fazla kaçırdı. Beynine oksijen az gitti ondan." diye benim bu hareketlerimi açıkladı abim.
Kavgaya gireceğimizi hisseden Ateş de ikimizi de kaldırıp yemek almaya götürdü. Sonra oturup hayvan gibi yemeklerimize saldırdık.
"Böceğim, sen bu kadar yemek de yiyorsun nasıl 50 kilosun hala?"
"Konko doğoşton motobolozmo." diye ağzım doluyken açıklamaya çalıştım. Üçü de bana tiksinerek bakan surattan sonra önüme dönüp yemeğime devam ettim.
Öğleden sonraki derslerimize Hakan Hoca sayesinde yine girmemiştik ve spor salonuna çalışmaya indik. En az 2 saatlik çalışmadan sonra Hakan Hoca bugün hepimizi fazla bile zorladığını soğumadan sonra okul bitmemesine rağmen hepimizin eve gidebileceğini ve bu saatten sonra yememize içmemize de dikkat etmemiz gerektiğini söyleyen bir konuşmayla bizleri eve gönderdi. Su annesini arayıp zar zor izin alarak o da okuldan bizimle birlikte çıktı ve bizim eve geçtik. Aslında çok yorgun hissediyorum ama onlar bizdeyken de uyuyabilirim herhalde diye düşünüp bunu kendime dert etmedim.

Eve varınca Su'ya benim kıyafetlerimden verdim ve ben de hemen duşa girdim. Duştan sonra eşofman ve sweat giyerek salona indim. Ateş ve Alp de duş almış salonda oturuyorlar, Su ise mutfakta yiyecek şeyler hazırlıyordu. Mutfağa suyun yanına gittim ve ona yardım edip yiyecekleri salona taşıdım.

Yemeklerimizi bitirdikten sonra abim televizyonda bir film açtı ve herkes onu izlemeye koyuldu. Bense ikili koltukta tek olmaktan faydalanıp kıvrılıp yattım. Bir süre sonra gözlerim kapanmaya başladı ve daha fazla dayanamayıp uyudum.
Uyandığımda yatağımdaydım karşımdaki çalışma masamın sandalyesinde abim oturuyordu. Sinirli gözüküyordu. Uyandığımı görünce ayağa kalkıp yanıma geldi benim telefonumu bana doğru uzatıp "Bu ne?!" diye sinirli ve bağırarak sorusunu bana yöneltti. Telefonun ekranındaki mesajı görünce sıvadığımı anlamıştım.
Bilinmeyen Numara: Seni seviyorum.

Zürafa|yarı texting [Tamamlandı]Where stories live. Discover now