18. Bölüm "Adalet divanı"

Start from the beginning
                                    

"Düşünme düşünme! Düşünme işte!"

Eğer minibüse binersem sadece on beş dakika sonra orada olurum.

Sinirle ayağa kalktığımda "Pekala, sadece evlerine bakıp geri döneceğim," dedim. Sadece bir aile ziyareti, başka bir niyetim yok. Ne gibi bir zararı dokunabilir ki?

Giyecek bir şeyler ararken aklıma mahkeme geldi. Bir ihtimal?

"Hayır mahkeme hakkında tek kelime etmeyeceğim."

Kıyafetleri giyerken konuya nasıl gireceğimi düşünüyordum. Yapmam dediğim ne varsa yapmak için hazırlanıyor ve olmaması gereken bir şey varsa olması için plan hazırlıyordum. Mahkemenin ne tür zorluklarla yeniden olacağını ve bunun birçok kişi için bir şans olduğunu, ayrıca ölen kızlarının intikamını almak için kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu söyleyecektim.

Annem ve babamdan habersiz evden çıktığımda minibüse binmiştim bile. Onlardan birine haber verirsem asla bana izin vermezlerdi ve bu şehirden taşınmak için zaten fırsat kollayan babam yarın için taşınma işletimlerini bile başlatırdı.

"Meram."

Adresi vermemle harekete başlamam bir oldu. Çantama koyduğum kağıdı yavaşça çıkarıp insanlar görmeden bir kere daha inceledim. Adresi iyice kontrol edip telefon numarası var mı diye baktım.

Birkaç dakika sonra Meram'da indiğimde evin sokağını bulmak için numaraları incelemeye başladım. Gittikçe uzayan yollar beni tek katlı müstakil bir eve getirdiğinde durdum. Adres burasıydı ve bahçesinde birkaç kişi oturuyordu. Riskliydi. Bir de tek başıma gelmiştim. Bu ne özgüven?

Derin bir nefes alıp kağıdı avcumun içinde sıkarak bahçe kapılarına doğru yürüdüm. Beni görür görmez biri kapıyı açmaya geldi.

"Buyurun?"

"Merhaba. Ben. Şey! Adım Hande Kayla Emirgan. Yaren Darılmaz hakkında bir konu için gelmiştim."

İsmi söylemem ile oturanlardan biri koşarak geldi ve "Ne yapacaksın Yaren'i mi?" diye bağırdı.

Sesi gürdü gür olmasına ama asıl beni ürküten sesi değil, gözlerindeki acının tarifsiz şiddetiydi. Bu benim buraya ilk gelişimdi ama anlaşılan Yaren'i soran ilk kişi ben değildim. Defalarca tekrar eden bir olayın ağır hissiyatını yaşayan kadın bir anda kendinden geçmişti.

"Ben. Mahkeme..."

Yüzüme attığı tokatla iki adım geri giderken acı ile inledim.

"Defol! Defol pis sü...! Kaç senedir gelip kapımı aşındırdığınız yetmedi değil mi?"

Elimle sızlayan yüzümü tuttuğumda diğer oturanlar da bize doğru gelmeye başladı. Tahmin ettiğim gibi ilk değildim ve muhtemelen en masumu olarak en ağır cezaya çarptırılmıştım.

"Vah benim kuzum! Ne günahı vardı da kıydınız yavruma ha? Allah'ın cezaları sizi. Cehennemde cayır cayır yanın inşallah! Defol! Defol!"

Ağzımda oluşan metalik tattan dudağımın kesildiğini anlamıştım. Canım gerçekten yanıyordu ancak daha çok içim acıyordu. Kanın tuhaf tadı dilimde yayılırken derin bir nefes aldım. Tüm bunları tahmin ettiğim halde geri dönüp gitme gibi bir niyetim yoktu.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Where stories live. Discover now