(32) "Çalıkuşu"

8.1K 1.2K 895
                                    






Ö K F
🔲🔲🔲

                                 Ö K F                                🔲🔲🔲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. 🤍

İnstagram hakugu

Osmanlı zamanındaki saray ahalisini çok merak ederdim. O zamanda yaşayan biri olsaydım, nasıl olurdum ki? Padişah soyundan gelmemiş olsam ama sarayda yaşasam. Muhtemelen disiplinli bir eğitime tabi tutulurdum. Şiirde, ebruda, yazıda gelişmiş olurdum. Kim bilir belki de yemek ve dikiş için de eğitim verirlerdi.

Aklıma eğitimden başkası gelmiyordu ki. Sonra nedensizce eğlence türleri geldi aklıma. Şeker olarak ne vardır ki? Akide?

Tuhaf düşüncelerle evime doğru yürürken iznimin son gününü kullanıyordum. Dün Can ile stresimi attığım için bugün kendimi daha güçlü hissediyordum. Yarın işimin başına geçip artık resmileşen haliyle Batı'yı kuruma getirme ve onu tedavi etme yöntemine bakabilirdim.

Evin kapısına gelmeme birkaç adım kalmıştı ki "Hey Serseri!" diye seslendi biri.

Ses Umut'tan geliyordu ama neredeydi? Sağa sola baktım, göremedim.

"Umut? Neredesin?"

Cevap verdi.

"Buradayım, ağaçta."

Mahallede pek bir ağaç yoktu zaten ki iki bina arasına sıkışmış olan uzun çam ağacını görünce dikkatle inceledim. Tepeye yakın olan bir yerde öylece duruyordu.

Güneşin gözümü almasıyla her ikisini de kıstım ve elimle gölgelik yaparak daha dikkatli bakmaya çalıştım.

"Hey Çalıkuşu ne işin var orada?"

Alayla güldü.

"Peh, Çalıkuşuymuş! Dalga geçeceğine gel de kurtar."

Pekala, bu biraz sertti. İmdadını duymamazlıktan gelerek omuzlarımı silkeledim ve eve doğru yürümeye devam ediyordum ki bir kere daha seslendi.

"Lütfen Serseri! Ne olursun."

Yine yürümeye devam ettim.

"Kayla Abla!"

Aniden durdum. Dudaklarım tatlı bir gülücükle genişlerken, bu sıfat çok hoşuma gitmişti. Zaten gitmeyecek onu kurtaracaktım ama şimdi çok daha içten bir şekilde yapacaktım hiç şüphesiz.

Yavaşça geri döndüğümde bir kere daha baktım ona. Evet ağaç yüksekti ama benim çıkamayacağım kadar zor değildi.

Dudaklarımı işin ciddiyeti ile topladığımda çantamı yere koydum ve ağaca tırmanmaya başladım. Sert gövdesini tamamen çıktığımda dallara ulaşmıştım.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin