10. Bölüm "Hayatımın şansı"

6.2K 1K 2.1K
                                    

                                 M P G                                🔲🔲🔲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



M P G
🔲🔲🔲

Sergiye gitmek için erkenden kalkmış, en özenli kıyafetlerimi giymiş, güzel bir kahvaltı yapmıştım. Siyah ceketimin cebini düzeltip ayakkabılarımı giymek için dışarı çıktım. Düzenli bir hayatım varmış gibi içten içe çabalasam da beni daima geriye çeken bir şeyler vardı. Ne olduğunu kestiremediğim ama bir türlü de tamamen kurtulamadığım bir şeyler.

Siyah rugan ayakkabılarımı giymek için eğildiğimde karşı daireden taşınan eşyaları gördüm. Batı'lar taşınıyordu muhtemelen. Dün geceki gidişinden sonra bu kadar çabuk evi boşaltacağını düşünmemiştim ama anlaşılan onu ölesiye rahatsız eden bir şeyler vardı. Gerçekte onu bu kadar huzursuz eden şeyin ne olduğunu merak etsem de bundan epey uzak olduğumu düşünerek umursamamaya çalışıyordum.

İki kişi üç kişilik bir kanepeyi kapılarından çıkarıp aşağı indirirken onları izledim. Ayakkabılarımı giyemeden onlara bakmaya devam ederken dikkatle ve biraz da güçlükle kanepeyi indirmeye devam ettiler. Birkaç gün önce taşınan bu kanepeler şimdi gönderiliyordu. Tüm bunların amacı gerçekten kayda değer olsa gerekti. Aksi takdirde kim neden böylesine tutarsız bir davranış gösterirdi ki?

Ayakkabılarımı giyip bir adım attığımda kapının açık olduğunu gördüm. Ses gelmiyordu. Neden yaptığımı bilmeden içeri girdim. Aslında mekan farklı ama hisler aynıydı sanki. Esasen bunu yaşadığım anlar çok azdır ama yaşadığım anda da sanki gerçekten dejavu olmuş gibi hissederim.

Sanki daha önceden de karşı dairemin bu şekilde geziye çıkabildiğim bir alan olarak hissediyorum. Aslında bu histen biraz daha öte ama düşünmeyi bırakarak sadece yürüyorum.

Bomboş odalarda gezinirken içimi bir hüzün kaplamıştı. Tanımadığım biri için üzülmek doğru olmasa da elimde değil. Hüzünle salona geldiğimde bomboş alanda sadece tekli bir koltuk ve bir tablo gördüm. Tabloyu görmemle şaşkınlıkla gözlerimi açmam bir oldu.

Bu, bana hiç de yabancı gelmeyen tablo benim Papatya tarlası isimli tablomdu. Açık artırmayla yüksek bir fiyata satılmıştı ve burada görmek tüm dengemi bir anda sarsmıştı. Onu satalı uzun bir zaman olmuyordu ama sanki benden çıktıktan sonra üzerine birkaç resim daha yapılmış gibiydi. Resim derken, kendi hayat fırçamın darbelerinden sonra Batı'nın yaşamından kesitler çizilmiş gibiydi.

Unuttuğum tablomun ayrıntılarına bakarken nedensizce sinirlendim. Sanki herkes alsa bile onun almasını istemezmişim gibi, bana yaklaştıkça amaçsız bir tepkinin vücut bulması gibi. Bu belki de içten içe kendimi kötü hissetmeme neden oluyordur. Bir tablo kadar değerli değil miyim diye düşünmeme neden oluyordur. Yüzüme bakmayan, dokunmamdan imtina eden bir insan, neden tablomu alır ki?

Elimdeki çantayı sıkıca tutarak içeri giren kişiye sertçe döndüm. Taşımayla ilgilenenlerden biriydi. Alnındaki teri silerek bana baktı.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin