(6) "Masum nâmeler"

11.5K 1.4K 715
                                    



Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.





"Kelimeler birer katildir.
Kelimeler birer can simidi.
Kelimeler hem boğazında ritimle atan şah damarı hem de o damarı kesecek kızgın bir demirdir.




Ö K F
🔲🔲🔲



Hızlı bir şekilde ağzımdan nefes alıp vermekten boğazım kurumuştu. Böyle durumlarda aldığım nefes ciğerlerime ulaşınca acı bir sızı oluşurdu. Bu çok koştuğumda ya da nadir olarak korku ile sarsıldığımda oluyordu. Şimdiyse ciğerimi söküp alıverecek bir endişe tüm bedenimi sarmıştı. Ellerim titremekten buz kesmiş kalbim yerinden çıkacakmış gibi delicesine atıyordu. Kurumuş boğazım canımı yakarken gözlerim tek bir şey bile görmeye cüret edemiyordu.

Kapanan kapıya sırtımı yaslayıp tıpkı kafese kısılan zavallı bir fare gibi titremeye başladım. Kaçacak yerim yoktu. Beni kurtaracak biri yoktu. Bedenim korku ile titrerken nefes almak tek hayat belirtimdi.
Batı'nın ayak sesleri git gide yaklaşıyor, bana doğru geliyordu. Geliyor. Usulca geliyor...

Karanlık...

İlk defa karanlıktan bu kadar korkuyordum. Alnımda biriken ter bir anda yüzümden aşağı süzüldü. Soğuk bir titreme bedenimi alınca istemsizce inledim. Bitsin artık bu işkence. Birkaç saniye ömrümde geçmek bilmeyen senelere bedel oldu.

Başımı sağa çevirip görmek istemedim herhangi bir şeyi. Zaten karanlıktan bir parça ile cebelleşiyordum ama yine medet umdum karanlığı o tiz soğukluğundan.

Tam o anda apartmanın ışığı parladı.

Parlak ışığa gözlerimi diktim, hemen sonrasında da birkaç adım ötedeki Batı'ya. Duvarın köşesinde bir ağı izliyordu. Bana doğru gelmemişti. Çok az eğilmiş ve yaptığı işin oldukça ciddi bir şey olduğunu ifade edercesine kaşlarını hafifçe çatmıştı.

Nefes sesimin yüksekliğini işitmiş olacak ki ağdaki örümceği avcuna alarak bana döndü.

Yüzüne samimi ya da samimiyetsiz, anlam veremediğim bir gülücük yerleştirerek başıyla selamladı beni. Hoş geldin der gibi niye geldin de der gibi. Anlamı pek malum olmayacak belirsiz bir sinyal gibi.

Parmakları arasına sıkıştırdığı örümceği bana doğru tutarak "Madem kendi ayağıyla geldi, onu serbest bırakmamalıyım değil mi?" diye sordu. Yutkundum yavaşça.

Gerçekten örümcekten mi bahsediyordu, yoksa dolaylı yoldan beni mi anlatıyordu anlam veremedim ama sorusuna bir cevap vermem için bana bakmaya devam ediyordu. Karanlık tarafta kalan bedenine inat loş ışıkta parlayan beyaz teni kamera önünde olduğundan çok daha dikkat çekici görünüyordu. Fakat şu an onu inceleyebileceğimi sanmıyordum. Korkunun en dehşetli halini yaşıyordum. Meğer kapana kısılmak bu dünyadaki en büyük korkulardan biriymiş. Fareleri daha iyi anlıyorum. Zavallılar.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin