17. Bölüm "Papatyalar kefenle doğar"

4.5K 645 1K
                                    



M P G 🔲🔲🔲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




M P G
🔲🔲🔲

İnsanlar için geçip giden zaman bir aldatmaca gibi. Gözlerden alınan birçok şey tamamen yok olmuş gibi. Hiç var olmamış ve aslında hepsi birer rüyaymış gibi.

Mezarlıkların sessiz olması da uğruna verdikleri hayat savaşının bir hiç olduğunu görmekten mi kaynaklı ki? Yoksa içlerine gelen masumların feryatları mı lâl ediyor onları?

Soğuk toprağın nemli dokusu parmaklarımın arasından geçerken gözlerim karıncalardaydı. Biri yuvanın başında bekliyor, diğeri içeriden çıkardığı minik taşı ona veriyordu. Bekleyen taşı alıp daha uzak bir yere taşırken iç tarafta da hummalı bir çalışma olduğuna emindim. Karıncalar da hayat savaşına dahildi sonuçta. Öyleyse bu tamamen bir hiç olduğunu gösterir miydi?

Karşı tarafımda duran annem elindeki dua kitabından sureler okurken babam mezarın taşını sağlamlaştırmaya çalışıyordu. Ayak ucunda bekleyen Can ve Umut derin bir sessizliğe boğulmuşlarken hemen yanımda duran Semih de öylece duruyordu. Hepimiz bu küçük mezarın başında derin bir sessizliğe gömülmüşken yüreğimiz buz kesilmişçesine gözlerimizden tek damla yaş akmıyordu. Bizim yerimize gökyüzü ağlıyordu ufak aralıklarla.

Yeniden başlayan yağmur hafif hafif toprağı ıslatırken eşarbımı daha sıkı örttüm. Elimdeki gülleri mezarın üstüne bırakmak istemiyordum. Bu, onun gerçekten öldüğü anlamına gelirdi. Bunu istemiyorum hayır. Elimde sıkıca tutuğum güller avcumun içinde edilirken kulaklarıma geçmişin fısıltısı doluyordu.

"Sucu velet?"

"Evet evet," dedi Özgür kendini göstererek. Koşarak önümde eğildi.

"Ne olur beni de evlatlık al. Söz ekmeğini alır, market ihtiyaçlarını ben karşılarım, yumurtaları dolaba dizer, televizyonda istediğin kanalı çeviririm."

"Yumurtaların yanına yarım kalan limonları da koyarım yalnız."

"Bayılırım limona," dedi Özgür baygın bakışlarla.

"Çok titizim meyveleri rengine göre ayırırım."

"Gökkuşağı bile yaparım onlarla."

"Buz yerim arada."

"Sen iste kutupları sereyim ayağına."

Solgun gözlerimin şiş ve morarmış gözaltından bir damla yaş süzüldü yanağıma doğru. Sızladı bir an için gözyaşı pınarım. Bugün üçüncü gündü ve üç gündür ağlamaktan helak olan gözlerim yeni bir gözyaşı ile acımaya başlıyorlardı.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin