(26) "Lâl münâdi"

8.7K 1.2K 599
                                    





Ö K F
🔲🔲🔲

                                 Ö K F                                🔲🔲🔲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız. 🤍

İnstagram hakugu

Dolunayın ürkek ışıkları perdemin aralıklarından odaya süzülürken, gözlerim tavandaydı. Uzun bir süre incelediğim avize hakkında tuhaf çıkarımlara varmıştım. İzlediğim avizeydi ama çıkarımların farklıydı çünkü.

Banu'nun gecenin bir yarısı anne diye sayıklaması ve Umut'un da aynı şekilde anne diyerek onu sayıklaması uykumu alıp götürmüştü.

İki saati geçkin bir süredir yapacağım şeyler hakkında düşünüyordum.

Semih'e açıkça her şeyi bildiğimi anlatsam ve yaptığı yardımlardan vazgeçmesini söylesem, sonra da Batı'yı bir şekilde tedavi için ikna etsem nasıl olurdu?

Tüm bu hengame arasında Umut'un psikolojisini düşünmeli ve Banu'nun gelişimi için de bir çare bulmalıydım.

Avizenin minik parçalarından süzülen ay ışığı tavanda kırmızı, sarı, mor ve yeşil renge ayrılırken tüm bu karanlık içinde var olmayı başaran bu renklere istemsizce gülümsedim.

Demek ki imkansız değildi. Tüm ışıklar söndüğünde parlamak, her yer karardığında renklere boyanmak ve herkes öldüğünde hayatta kalabilmek...

Dudaklarım yeniden düz bir çizgi halini aldığında yanımda uyuyan Banu'ya çevirdim gözlerimi.

Beyaz teni, uzun kirpikleri ve siyah gece gibi saçları Batı'ya benziyordu. Kardeşi yakışıklıysa o da güzeldi. Anne ve babalarından aldıkları genlerle mi alakalıydı bilmiyorum ikisi de temiz çehreliydi. İnsanın onlara bakarken herhangi bir kötülüğün gelmeyeceğini düşünüp güvenesi geliyordu. Bilmiyorum belki de ben yanlış düşünüyorum ama hissettiğim şey buydu.

Kalın bir beyzbol sopası alıp tüm bu işleri başlatan kişiyi kendinden geçene kadar dövmek vardı.

Başımı hızla iki yana sallarken neler düşündüğüme şaşırdım. Sanki her şey yoluna girecekmiş gibi...
Banu sağlığına kavuşacakmış gibi, Batı hiç görmediğim ama hep arzuladığım o umut dolu günlerine dönecekmiş gibi. Ve Umut...
Hem anne hem de baba sevgisi ile birlikte huzurla yaşayacakmış gibi.

Derin bir nefes alıp arkamı döndüğümde bu sefer Umut'u gördüm. Huzurla uyumaya devam ediyordu. Normalde olan o asabi halinden eser yoktu. Gerçekten bir çocuk gibiydi şimdi. Sahi Umut neden okula gitmiyordu ki? Daha önce hiç aklıma gelmeyen bu konu şimdi gecenin bir yarısı zihnimi kurcalamaya başlamıştı. Annesinden dolayı olsa bile yetkililerden nasıl izin alabilmişlerdi? Peki ya eğitim hayatı?

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin