♣1♧

24.1K 521 108
                                    

Multimedya: Lena

Bölüm parçası: Mads Langer- Beauty of the Dark

1.Bölüm

''Ah!''

Burnumu çekerken dudaklarımın arasından ufak bir inilti kaçtı. Daha fazla ses çıkarmamak için hemen dudaklarımı birbirine bastırdım. Annemi uyandırmak istemezdim.

Ben alışkındım böyle gecelere ama o değildi.

İçim dökülene kadar ağladığım, ağlarken nefesimin kesilip de ruhumun bedenimden çıkıyormuş gibi korkunç bir his veren gecelerden biriydi bu gece. Birkaç seneden beri alışkın olduğum bir durumdu ve çoğu geceleri ağlamam yıllardır değişmeyen şeylerden biri olan listemin en başını çekiyordu.

En son dinlediğim o hüzünlü parça biterken kulaklarımın uğultulu olan yanışını en derinlerde hissediyordum. Kulaklıklarımı kulağımdan çıkarttıktan sonra kedi kulağı kadar küçük olan kulaklarımı ovuşturdum. Kulaklarım kadar gözlerim de yanıyordu. Ekranda duranfotoğrafa baktıkça daha da çok ağlama isteği duyuyordum.

Telefonumun ekranını kilitledikten sonra, yanımda duran komodine bıraktım telefonu. Titreyen ellerimi sabit tutmaya çalıştım ve gözlerimden akan yaşları beceriksizce silmeye çalıştım. Üzerimde duran yatak örtüsünü bacaklarımdan sıyırdım ve çıplak ayaklarımla laminente bastım. Ayağa kalkar kalkmaz parmak uçlarımda lavaboya doğru ilerledim. Banyonun kapısını aralar aralamaz beni boy aynası karşılamıştı. Aynadaki yansımama baktım... Uykusuzluktan hafif kızarık, hafif morarık olduğundan daha iri gözler, bembeyaz olmuş bir surat, zayıflıktan ölecek kadar kurumuşluk, darma duman olmuş ben. Mahvoluşumu gördüm.

Aynada kendimi incelemeyi kesip elimi musluğa götürdüm. İbre kısmını soğuk tarafına çevirdim. Birkaç saniye içinde akmaya başlayan soğuk suyun altına ellerimi soktum. Akan buz gibi suyu yüzüme çarptım. İçimde, derinlerde bir yerde olan yangınları söndüremiyorlardı. Ciğerim yanıyordu. Kalbim yanıyordu. Her yerim cayır cayır yanıyordu ve ben ölemiyordum. Kahretsin. Ölemiyordum.

Suyu kapatıp banyodan çıktım. Parmak uçlarımda odama yürüdükten sonra kapımı kapattım. Yatağıma oturdum. Gözüm hiçbir şeyi görmüyordu. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ama uykum hiç gelmemişti. O sırada gözüme komodinimde duran fotoğraf çarptı. Telefonumun hemen arkasında duran çerçeveye baktım. Babamla olan fotoğrafım... O gülüyordu. Ben gülümsüyordum. Onu çok fazla özlemiştim.

Artık onu eskisi kadar sık göremiyordum. Babam, şehir dışında çalışıyordu ve yanımıza çok nadir gelebiliyordu. Onu ancak özel olan günlerde; bayramlarda, doğum günlerinde ya da yılbaşlarında görmekten bıkmış usanmıştım. Onu özlüyordum. Beni eskisi gibi korumasını özlemiştim. Eskisi gibi saçlarımı okşamasına ihtiyacım vardı. Beni eskisi gibi güçlü hissettirmesine ihtiyacım vardı çünkü annem bu görevi pek layıkı ile yerine getiremiyordu. Hatta beni güçsüzleştiren etkilerin bir parçası olduğu bile oluyordu bazenleri. Ah, annem... Onunla anlaştığımız pek söylenemezdi. Ben babamın kızıydım.

Fotoğraf çerçevesini elime alıp bir öpücük bıraktıktan sonra, tavana baktım. Çoğu geceleri televizyon izler gibi dakikalarca gözlerimi oraya sabitler ve tavanı izlerdim. Bazen saatlerce izlediğim de olurdu. Sonuçta hayal kurardım. Tek sığınaklarım olurlardı. Her gece onu düşünmek... Onu hayal etmek, beni sevdiğini hayal etmek, benim onun olabileceğimi hayal etmek... Onun benim olabileceğini hayal edebilmek ki 'merhaba' bile diyemiyorken.

En son dinlediğim şarkıyı bir kez daha açtım. Serenay Sarıkaya'nın cover'ladığı* bir şarkıydı.

Çaresizim, mecbur bu veda.
Kokun üzerimde, gidiyorum uzaklara.
Sığınıp anılara, bu hasrete dayanırız elbet.
Ümidimiz muradına erecek. Sabret.

Sen Her ŞeyWhere stories live. Discover now