♣7♧

6.9K 263 23
                                    

Multimedya Lena

Bölüm Parçası: Kodaline- High Hopes

7. Bölüm

“Haydi gençler! Sizlere güveniyorum.”

Ufak fısıldaşmalara ev sahipliği yapan kütüphanede proje sorumlusu Nadide Hoca'nın sesi ve topuk sesleri yankı etti. Projenin üçüncü günündeydik ve üç günden beri okul biter bitmez soluğumuzu kütüphanede alıyorduk. Haftanın ortasında olmak keyfimi kaçırmaya yetiyordu. Cumaya çok bir şey kalmamıştı. İki gün sonra, yine bir hafta sonu tatili olacaktı. Tatillerden nefret ediyordum. Miraç'ı görememek beni kahrediyordu.

Pazartesi gününden beri her okul çıkışı bir saat boyunca kütüphanede oluyorduk. Buna bazen öğle araları da ekleniyordu. Günlerim zaten yorucu geçiyorken bir de İngilizce projesine burnumu sokmuştum. Üstelik Miraç'la da eşlenememiştim. Hayatım berbat ilerleme yolunda, bir artı daha almıştı.

“Lena! Önündeki mavi boya kalemini uzatabilir misin?”

Yiğit’in sesini duyar duymaz bir tepki vermeden önümde duran mavi kalemleri verdim. Proje için, ‘WHY NOT?’ başlığı altında afiş ve logolar tasarlıyorduk. Fotokopi kağıtlarını, ansiklopedileri ben taşımıştım. Bazı temel araçları ben getirmiştim. Bundan dolayı boyama işini ortağıma vermiştim. Bu elbetteki projeye elimi sürmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Fakat yorulmuştum işte.

Göğüslerimin önünde duran kollarımı çözdükten sonra Yiğit’in yanına geldim. Cetvel kullanarak çizdiği çok belli olan çizgileri inceledim. Hayvan gibi kağıdı incelediğimi fark ettiğinde, gülümsedi. “Beğendin mi?” diye sorduğunda aklımdaki düşüncelerden kurtulmak için kafamı iki yana salladım.

“Vay canına! Bu kadar becerikli olabileceğini beklemiyordum.”

Yüzüne muzipçe bir gülüş kondururduktan sonra bana baktı. Saçlarını geri attı. “Becerme işlerinden iyi anlarım.”

“Yi-ğit!” diye inlerken koluna sertçe vurdum. Gerçi benim sert yumruklarım, onu ne kadar etkilerdi... Merak konusuydu. Kas çalışan biriydi.

“Sızlanmayı kes ve bana yardım et!”

“Tamam. Tamam.” derken, soluğumu onun yanında aldım.

“N harfini mavi boyadım. O harfini ise sarıya boya. Sonra da T harfini, kırmızıya.” Yiğit, parmakları ile kağıdı tek tek gösterirken, yüzümü buruşturdum. Derdi neydi bu çocuğun! Çok saçma bir renk uyumsuzluğu yaratmak mı? Kafamı iki yana sallarken, “Hayır!” diye sızlandım.

“Bana söylediğin gibi boyamayacağım! Bana bırak.”

Yiğit, kollarını teslim olurcasına yukarı kaldırdı. “Nasıl istiyorsan!”

Mavi sonsuzluk demekti. İnsana huzur veren bir renk olduğu aşinaydı. Yiğit gibi yapıp kağıdı renk salatasına çevirmek gibi bir niyetim yoktu. Elime boyayı aldım. Geri kalan harfleri sırasıyla maviye boyamaya başladım. Bir süre gerçekten özendiğimi hissettiğim kağıdı boyamakla geçirdim. Sonunda bitirebilmiştim ama bende bitmiştim. Kafamı kağıttan kaldırdırmadan Yiğit’e bir kez seslendim. Beni duymamıştı. Kafamı kaldırdığımda Yiğit’i bir yere dalmış bir şekilde gördüm. Odaklandığı yere baktığımda sonuç, tahmin ettiğim gibiydi.

Koluna yavaşça vurdum. “Yiğit?” diye seslendiğimde, hayalet görmüş gibi bana baktı. “Ha? N’oldu? Bir şey mi oldu?” diye sorularını sıraladığında gülmemek için kendimi zor tuttum. Mimikleri, tepkilerine eklenince komik bir görüntü ortaya çıkmıştı.

Sen Her ŞeyOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz