♣46♧

3.3K 135 38
                                    

Multimedya: Mi-lena !

Tesadüfen ikisinin de yatak özçekimlerini gördüm ve düzenlemeden duramadım. Paralellikleri çok tatlış ya.

Bölüm sonunda minicik iki tane soru var. Cevaplamayı unutmayın. #finaleiki

46. Bölüm

Miraç odadan çıktıktan sonra birkaç saniyeliğine arkasından öylece bakakaldım. Beni çok kısıtlı bir zaman içerisinde birçok alemlere götürmüş olması ve tuhaf hissettirmeyi başarmış olması beni tarif dahi edemeyeceğim hislere sokuyordu.

Onu unutmaya karar vermiştim.

Bu karardan dönemezdim. Tamam, kabul ediyorum. Ben üç sene boyunca bu kararı birçok kez vermiştim. Gerek isteyerek, gerekse istemeyerek. Bu kararımı birçok kez evelemiş gevelemiş, elimde topaç gibi çevirmiştim. Amaç hep aynıydı, onu unutmak. Sonuç da hep aynıydı. Başaramamak! Bana kattığı hiçbir olumlu yönü olmamasına rağmen bir şekilde ona tutunacak bir şeyler bulmuş, yine kararımdan caymış ve ondan vazgeçememiştim. Ama bu sefer kazanan taraf ben olacaktım ve ona yenilmeyecektim.

Bunu başarabilirdim.

Üç yıl ve bu üç yılda gerçekleşen onlarca şey sonunda bunu yapmak üçüncü bir kişi tarafından göze oldukça kolay gelebilirdi ama değildi. Daha öncesinde ondan vazgeçmek için hiç bu kadar niyetli olmamıştım lakin kalbimin derinliklerinde bir yerde, açığa çıkmak isteyen şey tam unuttum derken gün yüzüne çıkacakmış gibi hissettiriyordu.

Ben kafa karmaşıklığı ve his çatışmaları ile boğuşurken odamın kapısı aniden açıldı. Annemin rüküş topuklu terliklerinin sesi laminenti inletircesine yankılandı. Ben daha az önce yaşananları sindirememişken annem tam karşımda boy gösterdi. Kaşlarının çatıklığından sinirli olduğunu anlayabilmek zor değildi. Sinir yüzünden okunuyordu.

“Sen ne yaptığını sanıyorsun?”

Odamda yankılanan ses kulaklarımı kanatacak cinstendi ama kulaklarımı tıkamak için geç kalmıştım.

“Yüzüme bak! Gözlerini devirme bana!”

Annemin bu denli öfkelenmesini aklım almıyordu. Şuanda rolleri değişmiş olmamız gerekirdi. Benim sinirli olmam gerekirdi çünkü benden habersiz, beni ve ne hissedeceğimi dahi düşünmeden, sırf birileri ile konuşayım diye -yani tamamen kendi bencilliğinden- Miraç'ı buraya davet etmişti. Hiçbir zaman annemin umurunda olmamıştım. Şuanda da olacağımı elbette sanmıyordum ama bu son damlaydı. Haksızken bir de üstelik bana kızıyorken... Ah, delireceğim.

“Neden gönderdin hemen çocuğu?” diye söylenince gözlerimi devirdim ve kendimi tutamadım.

“Büyük, fena patlamalı planın boka mı sardı?”

“Ne biçim konuşuyorsun sen benim- Bir dakika sen az önce konuştun mu?”

En sinir olduğu davranışı yapmış olmamı tamamen unuttu ve bir saniye bile gecikmeden yanıma koşup bana sarıldı. Beni tıpkı bir ahtapot misali sarmalaması bende kusma ve boğulma etkisi yaratsada sesimi çıkarmadım.

“Çok şükür...”

Annemin kollarını üzerimden çekerken “Bitti mi?” diye sordum. O ise hayatı boyunca ibadetlerini yapmış ve öldükten sonra karşılığını almış gibi bakınıyordu. “İşe yaradı. Biliyordum. O çocuğun sana iyi geleceğini biliyordum...”

“İşe falan yaradığı yok anne. Sizinle konuşuyor olmam tedaviyi kabul edeceğim anlamına gelmiyor.”

“Ne demek istiyorsun?”

Sen Her ŞeyUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum