♣5♧

7.3K 285 29
                                    

Multimedya: Lena-Beren

Bölüm Şarkısı: Pixie Lott- Heart Cry (Canlı performans)

5. Bölüm

Eve geldiğimiz zaman annem karşısında Beren'i görmeyi beklemiyordu. Beren'in bizde kalacağını ise hiç beklemiyordu ama bu onun için problem değildi. Zaten koskaca apartman dairesinde ikimiz yaşıyorduk. Babamla, abimler daimi olarak evde olmadıklarından ev bomboştu. Annem de bunu fırsat bilip arada sırada arkadaşlarımı davet etmeme izin veriyordu. Benim Beren'den başka bir arkadaşım olmadığı için bu ayrıcalığımı Beren'den yana kullanıyordum.

Odamda biraz oturduktan sonra annemin tüm evi saran harika kokulu yemeklerinden tıka basa yemiştik. Annem Beren'i kalmaya davet ettiğimden gayet memnundu, hatta Feride Teyze'yi de davet etmişti. Sanırım o da Beren'in kardeşi, Alya'yı okuldan aldıktan sonra gelecekti. Akşam yemeği için.

Abimler evde yokken gerçekten harika hissediyordum. Özgür hissediyordum. Abiye sahip almak korkunçtu. Üstelik bir değil, iki abi. İkisi de bana ölümüne gıcıklardı. Küçüklüğümden beri su istediklerinde, kendilerine ait bir şey lazım olduğunda beni kullanırlardı. Hele çöp atma olayı... Evin en küçüğü olduğum için ihale hep bana kalırdı. Ama şükürler olsun ki askerdelerdi. Onlar askerdeyken bana karışan kimse yoktu. Meydan bana kalıyordu. O zaman Beren bizde daha çok kalabiliyordu.

"Şu vazgeçme şeysi... Birden esti ve şimdi de geçti. Değil mi Lena?"

Beren'in telaş dolu bakışları baştan aşağı beni süzerken gözlerimi kaçırdım. Kucağımda duran kaseden biraz daha cips aldım. Beren biraz ofladıktan sonra, "Değil mi Lena?" diye tekrar etti.

"Bilmiyorum." diye mırıldanırken gözlerim umutsuzca etrafta gezindi. Elimdeki cips kasesini elimden hızla çekti. "Nerde senin şu otu boku yazdığın defterin? Çekmecende mi?"

"Beren!" diye inlediğimde çoktan oturduğu yerden kalkmıştı bile.  Beyaz komodinimi karıştırmaya başladığında tekrar ismini haykırdım. Lanet olsun, çekmecemi kilitlemeyi unutmuştum. Ayağa kalktığım an beni durdurdu. O sırada siyah deri defterimi eline geçirdi. Kaşlarını çatıp bir bana, bir de elinde tuttuğu deftere bakıyordu. Çırpınmama gerek yoktu. Nasıl olsa okuyacaktı!

Salak Günlük

Bugün kolay değildi. Gerçi hangi günüm kolay geçiyor ki! Geri alıyorum, az önce yazdıklarımı.

Miraç'ı seviyorum. Çok seviyorum. Onu, onun uğruna ölebilecek kadar çok seviyorum. Onun her şeyini, her bir hareketinin anlamını en ufak ayrıntısına kadar biliyorum. Onun hakkında bilmediğim hiçbir şey yok ama beni bildiğinden şüpheliyim.

Çok aciz hissediyorum. Bu çok aciz hissettirici ama ondan vazgeçmeyi bir an olsun düşünmedim.

"Beren! Kes şunu!"

Bana bakmadı bile. Eğer göz teması kursak onu bakışlarımla haşlayacağımın farkındaydı. Bu nedenle ne beni, ne de dediklerimi umursamadan günlüğümü karıştırıp okumaya devam etti. Sayfaları hızlı hızlı karıştırmaya başladı. Ne kadar uyarsam da beni gram siklediği yoktu.

Belki de bugün hayatımda yaşayıp yaşayabileceğim en güzel günlerden biri. Biri değil, en güzeli. Biraz düşük moralle başladığım bu gün, bu harika gün moralimi en yüksek seviyeye getirdi diyebilirim. Benim moralimi yerle bir eden de en yüksek seviyeye çıkaran da tabii ki de Miraç'tan başkası değildi.

Bugün birkaç kızla konuştuğunu görmüş olabilirdim ama bu şuanda zerre umrumda değildi. Çünkü bana gülümsediğini fark etmiştim! Aslında bilerek yapılmış bir şey değil. Dolaylı olarak bir gülümseme desem, yeri. Bugün bahçede arkadaşları ile yarıla yarıla gülüyordu. O gülerken birden bahçede gözlerini gezdirdi ve bum! Kazara sımsıcak bakan kahveleri, ağzı kulaklarında olan yüzü ile beni büyülemişti. Üç saniye kadar bana bakmıştı ve yüzündeki o gülümseme hiç solmamıştı.

Sen Her ŞeyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin