♣27♧ |2. Kısım

4K 191 13
                                    

(Multimedia: Batın&Çağın. Sosyal medyada fenoman haline gelen ve
bir çoğumuzun tanıdığı Jack&Finn Harries Lena'nın abileri olarak oyuncu kadrosuna girmiş bulunmaktadır! Umarım seversiniz. Spoiler: İlerleyen zamanlarda birçok yeni karakterimiz eklenecek
ve ana karakterlerimizin başına acı/tatlı bir sürü olaylar, gelişecek. Takipte kalın.)

-27-

Gözlerimin normalde olduğundan biraz daha fazla büyümesi ve dudaklarımın aralanması kalp atışlarımın da hızlanmasına yol açmıştı. Aklımdakileri dile getirmek için konuşmam gerekliydi ama kelimeler güçlükle çıkıyordu ağzımdan. Ya da çıkmıyordu.

“Çağın?”

Şuanda kurabildiğim
tek cümlem bu olmuştu. Vay canına. Bu seviyede cümle kurmak bebek kuzenlerimin bile yapabildiği bir şeydi ancak beynim şuanda daha fazlasını reddediyordu.

“Birkaç hafta sonra
gelmeyecek miydiniz?”

Abim ayakkabılarını
çıkarttıktan sonra içeri girdi ve bana kollarını sardı. “Bende seni çok özledim canım kız kardeşim!”

Abimi uzun zamandır görmüyordum ve normal
olarak, özlemiştim. Daha fazla dayanamadım ve kollarımı boynuna sardım. “Abiciğim!” diye inledikten sonra daha sıkı sarıldım ve kokusunu içime çektim. “Peki ya Batın? O nerede?” Abimden kollarımı çektikten sonra kaşlarımı kaldırarak ona bakmaya başladım.

“Ona... Kötü bir şey
olmadı, değil mi Çağın?”

“Batın! Birileri seni çok fena özlemiş kardeşim!” Abim bozulmuş gibi yapıp diğer abime seslendiğinde o da kapıda göründü. “Süpriz!” Gülümseyerek ve büyük bir özlemle ona bakmaya başladığımda, dişlerini
gösterdi. “Gel buraya, sarı.” Hiç beklemeden ve düşünmeden kollarımı diğer abime sardım.

“Hey. Sende gel aptal, buraya.”

Elimle Çağın abime
işaret edince, dişlerini
göstererek yanımıza geldi
ve ikisinin ortasına geçip
ikisine de sarıldım. “Çok özlemişim sizi!” Sonsuza kadar bu şekilde kalabilirdim. Abilerime sarılmayı o kadar çok özlemiştim ki...

“Oğullarım!”

Kapıdan sadece kafasını görebildiğim annemin iniltisi tüm evi inletti. Birkaç saniye içerisinde elindeki marul
topunu bıraktı ve yanımıza koştu. Duygusal bir insan olma konusunda kesinlikle anneme çekmiştim. O da benim gibi dayanıksız, hemen ağlayan tiplerdendi.

“Tüm aile yeniden bir
arada...” diye mırıldandım babamın varlığını hissettiğim zaman. Kollarımı karnına doladım ve başımı omzuna yasladım. Annem ise, Batın abimi ve Çağın abimle kucaklaşıp hasret gidermek ile meşguldü.

“Neyse. Siz geçin salona. Ben hemen sofrayı hazırlıyorum. Lena! Sende bana yardım et kızım.”

Babamdan ayrılıp başımı salladığımda “Tamam anne.” diye mırıldandım ve annemin peşinden mutfağa ilerledim. Hızlı bir şekilde bir oradan bir buraya koşuşturan annem başımı döndürmüştü ama
sesimi çıkartmıyordum. Dolaptan porselen tabakları çıkarttığında kendince saymaya başladı.

“Bir, iki, üç, dört, beş
ve altı. Tam tamına altı. Al bakalım.”

Annem güçsüz kollarıma
altı tane servis tabağını tutuşturduğunda beynimde bir fırtına koptu. “Siktir! Miraç!” diye inledim. Annem yavaşça kafama vurdu. “Kaç defa söylüyorum sana ama yok! Küfür etmek yok küçük hanım!”

Annemin uyarısını hiç dinlemeyerek tabakları ona tutuşturdum. Bana bön bön bakarken “Miraç...” diye hatırlatmada bulundum.
“Miraç'ı unuttum ben. Anne, gitmezsem çok ayıp olur. Sonra telafisini ederim.”

Sen Her ŞeyWhere stories live. Discover now