♣15♧

5.9K 245 16
                                    

(Multimedia: Lena-Beren.
Bölüm Parçası: Wild World- Skins Soundtrack.)

-15-

Oldukça tuhaf geçen hafta sonum dışında pek bir şey olmamıştı. Babam tekrardan yuvadan ayrılmış, annemle tekrardan başbaşa kalmıştık. Şu sıralarda çekilmezliğinin en üst seviyelerindeydi ve ben evden kaçmak için fırsat kolluyordum. Tüm hafta sonu boyunca gerek yüz yüze olsun, gerek telefon görüşmeleri olsun Beren’in mevzusunu en ince detayına kadar konuşuyorduk. Konuşmaya da devam ediyorduk üstelik.

Beren’in anlattıklarına göre değişik bir çıkma teklifi olmuş. Bertuğ göründüğünün aksine bu konularda utangaçın tekiymiş ve bir süre kıvrım kıvrım kıvranmış. En sonunda elindeki kahve bardağını üzerine dökmüş ki bunu kasıtlı yapıp yapmadığı da meçhul. Sonrasında da kurduğu cümle şu olmuş: “Dengesiz, zengin piçinin tekiyim ancak bu zengin piçinin, onu adam edecek birine ihtiyacı var. Beni dengeleyecek eşim sen olur musun Beren? Seni seviyorum.”

Bana kalırsa, klasik olan tekliflerden değildi. Farklıydı. Bertuğ’dan bu derece bir marjinallik beklemiyordum ama işte en güzel şeyler beklemediğin zamanlarda geliyordu. Berense bu teklifi duyunca mal mal bakmış bir süre ve zaman istediğini söylemiş haklı olarak.

“Sence yaptığım doğru mu Lena? Sonuçta bende onu seviyorum.”

Elimdeki karton bardakla oynamayı sürdürürken kuruyan dudaklarımı ıslattım. “Beren. Kesinlikle doğru bir karar. Sen bana güven.” Dudaklarını dümdüz ettikten sonra, pek cesaret dolu olmayan gözlerle bana baktı. Bir açıklama yapma gereği duydum.

Ellerimi masaya koyduktan sonra Berenle göz teması kurdum. “Bak. Sana çıkma teklifi ettiği ilk gün kabul etseydin... Olmazdı. Gözünde basit bir kız olurdun. Seni kolay elde ettiğini falan düşünürdü. Sense en doğru olanı yapmışsın ve zaman istemişsin. Bu arayı da çok fazla uzatmadan onunla konuş ondan hoşlandığını söylersin. Olur biter.”

Asıl sen kendi derdine yan Lena Hanım!

Arkadaşım adına çok fazla seviniyordum. Çok çok çok fazla seviniyordum hatta. Ama aklımdan da silinmeyen bir gerçek vardı. Bu kadar süre içinde Miraç benden etkilenmediyse bundan sonra da olmazdı herhalde. Bunu hiç aklımdan çıkarmıyordum. Kalbimdense söküp atamıyordum. Bu gerçekle yaşamam gerektiğinden haberdardım. Beni hiç görmemişti zaten. Bu saatten sonra da görmezlikten gelmesi problem değildi. Tabii onun adına.

“Birkaç gün içinde de kabul ettiğini söylersin ve bum! Efsanevi bir aşkı tarihe yazarsınız.”

Söylediklerime karşı sadece gülümsemekle yetindi. Bense elimdeki İngilizce defterim ve kitaplarımla birazdan proje partnerimin yanına gitmeye hazırlanıyordum. Yazmamız gereken kelimeler vardı. Aslında proje işlerimizi kütüphanede yapmamız gerekiyordu ama ben o ortamda çok fazla bulunmak istemediğimden önceden yapıyordum üzerime düşenleri.

Karton bardakla oynamayı kestikten sonra, dibinde kalan kahvemden son yudumumu da aldım. Dakikalar geçmesine rağmen hala soğumamamıştı. Ayaklandığımda düşünceleriyle boğuşan arkadaşıma döndüm. “Beren, Yiğit’i bulmam gerekiyor. Sınıfta görüşürüz.”

Bir önceki dersimizin boş olmasını kantinde kahve eşliğinde sohbet ederek harcamıştık Berenle. Defter ve kitaplarımı kavradıktan sonra ayaklandım. Kantinden çıkmamla Miraç’ı görmem bir oldu. “Merhaba.” diye mırıldandım gülümseyerek. O da aynı şekilde karşılık verdi.

“Nereye gidiyorsun?”

“Yiğit’in yanına.” dedikten sonra duraksadım. “Şu proje için halletmemiz gerekenler var da.”

Sen Her ŞeyWhere stories live. Discover now