19) Karanlık Günler | Kısım 2

435 17 4
                                    

Merhaba! Söz verdiğim gibi bölümün ikinci kısmını yayınlıyorum. Çok yoğun biri olsam da, sizi ihmal etmiyorum!

Hikayemin kurgusunda herhangi bir çelişki yok. (Özel bölümü okuyanlar diyecekler bunu biliyorum!)  Dediğim gibi bu bölüm özenle kurgulanmıştır. Ella'nın bu hikayede önemli bir yeri var, zamanla anlayacaksınız!

Bu arada cidden ben nasıl biriyim sizce? Hep yazarları yazdıkları satırlardan tanımaya çalıştım. Siz beni yazdığım şu on dokuz bölümde nasıl tanıdınız acaba? Merak ettiğiniz her şeyi sorabilirsiniz!

Yorum yapmaktan, oy atmaktan, mesaj atmaktan hiçbir şeyden çekinmeyin! İnsan yemiyorum, sizlerle konuşmayı seviyorum 😇

Gevezelikten öldüm. Neyse hepinizi öptüm.

İyi okumalar! ❤️


**Ella'nın Ağzından**

Kurduğunuz tüm hayallerin birer birer yıkıldığını görmek ister miydiniz?

Hayat, kurduğum tüm hayallerin yıkıldığını göstermişti ve bunun en canlı örneğiyse karşımda duruyordu ve beş harfle ifade ediliyordu: James.

Yıllar önce büyük bir aşka tutulmuştuk. Öyle güzel zamanlarımız olmuştu ki herkes bize imrenirdi. Bir dediğimi iki etmez, beni her gün bulutların üzerinde yaşatırdı.

Ta ki rüzgâr tersine esmeye başlayana kadar. Zamanla James çözülemez, aksi ve lanet biri olmuştu. Üstelik kendi kadar lanet olan arkadaş çevresi, onu bağımlılığa sürüklemişti.

Bu şekilde geçen beş yılın sonunda, yaşadıklarım ortadaydı.

Güvendiğim adam, beni bir sandalyeye bağlamıştı ve affetmemi bekliyordu. Ne kadar akıllı değil mi? Beni kaçırdı, onu affetmem için! Tanrım, gerçekten de beş yılımı aptal bir adamla geçirmiş olduğuma mı yanayım, yoksa şu anki halime mi, gerçekten bilmiyordum!

James her geçen dakika, sadece kendinden nefret etmemi sağlıyordu.

Işık yandığında, bodrum katını daha iyi bir şekilde inceleme şansı bulmuştum. Burası terk edilmiş bir apartmanın en alt katıydı ve çok pisti. Rutubet kokusuna alışmıştım ama nefes aldıkça ciğerlerim yanmaya devam ediyordu. Herhangi bir penceresi de yoktu. Yani istediğim kadar bağırsam da, sesimi duyabilecek kimseye ulaştıramazdım. Tek çıkış noktası James'in elindeydi. Buradan nasıl çıkacağımı da gerçekten bilmiyordum.

Arkamda uyuşan ellerimin acısıyla başımı yana çevirdim ve zorla da olsa ellerimi kıpırdatmaya çalıştım. Hayvan herif, ne kadar sıkı bağladıysa bileklerim kopacakmış gibi acıyordu. Ayaklarım da onlardan farksız değildi.

Ben yerimde debelenirken, bodrumun tek çıkış kapısının açılma sesiyle irkildim. Gelense James'in beni kaçırmasına yardım eden çocuktu, Jonny.

Jonny siyah saçlarını kısaltmıştı. Hatta yer yer sarılar attırmıştı. Bana doğru yaklaşırken elinde bir tepsi olduğunu fark ettim ve konuşmaya başladım. "Yemek istemiyorum. Ellerimi çöz, yeter! Bu lanet yerden elimi çözsen de çıkamam zaten!"

Jonny elindeki tepsiyle bana doğru ilerlemeye devam etti. "Jimmy'nin kesin tembihi var. Yemeğini bile ben yedireceğim. Ellerini çözmek yok."

Debelenerek konuştum. "Ya çişim gelirse?" bir kahkaha patlattım. "Ona da mı sen götüreceksin?"

Jonny başını salladı. "Bir gelsin, çözümünü buluruz. Ağzını neden kapamadık sanıyorsun?" dedi ve sırıtarak yanıma diz çöktü.

Geberesice, ahmak, aptal, it! Umarım köpeklere yem olursun.

Flight Of The StarsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin