29) Kötü Haber

100 6 4
                                    

İyi okumalar! :)

**Kate'in Ağzından**

Hayat kurallarını herkes için eşit işletmez.

Bu Louis için fazlasıyla gerçek olan bir önermeydi. Ne zaman tam anlamıyla mutlu olduğunu düşünse hayat başına bir mutsuzluk çorabı örüyordu. Yıllardır bu böyleydi.

Bana Eleanor'un hamile olduğunu ve ondan ayrılacağını söylediği zamanı hatırlıyorum! Nasıl da üzgündü. Yine de yılmamıştı. Aylar içinde Eleanor'u, bebeğini en iyi şekilde yaşatmak için ne gerekirse yapmıştı. Eleanor da harika bir hamilelik geçirmişti son ana kadar. Çok mutluydular!

Her şey bir anda olmuştu; Eleanor birden yoğun bakıma alınmıştı. Doktorlar çok kötü senaryolarla karşımıza geliyorlardı. Sezeryanla sağlıklı bir kız bebekleri dünyaya gelmişti. Louis ilk kez bebeğine sarıldığında ağlamıştı ve bitmek bilmeyen bir umudu vardı, Eleanor uyanacak diyordu. Bebeğin yanından ayrılıp doktorla konuştuğumuzda, her şey için çok geç olduğu söylenmişti. Eleanor artık aramızda değildi, her şey yapılmıştı.

Louis darmadağın olmuştu. Eleanor'un öldüğü gerçeğini minik bebek kucağındayken kabullenmesi çok zordu.

Lou'nun her zamanki gibi en büyük destekçisi annesiydi. Olanları değiştiremeyeceğini anlatan, hayatla barışmasını sağlayan Johannah olmuştu. O kadar çocuk büyütüp pek çok kaybı da olduğundan mıdır ya da insanlarla iletişimi ve empati yeteneğinin fazlalığından mıdır? Gerçi onda ne ararsanız vardı! Harika bir anneydi.

Lou ile bir konuşmasına şahit olmuştum. Bebeğe Ella ile beraber bakıyorduk. Herkes bebek için seferber olmuştu. Johannah her şeye yetişemezdi çünkü. Ella bebeği uyuturken merdivenlerden yavaşça inmiştim. Lou annesinin dizine başını koymuş, uzanıyordu. O sıralarda neredeyse hiç konuşmuyordu. Ernest ise ortalıkta dolaşıyordu. Abisinde ilgi beklediği aşikardı. Lou ise o kadar boş bakıyordu ki zavallı çocuk bile sonunda odayı terk etmişti. Annesi o anda konuşmaya başlamıştı. "Louis bu böyle gitmez, bebeğin babasına ihtiyacı var. Görmüyor musun evladın gözünün önünde ve annesiz büyüyor! Bir de onu babasız mı bırakacaksın?" biraz duraksayıp "Yapma Lou, ben eğer bana bir şey olursa ailemizi senin toparlayacağına inanırdım, kardeşlerine senin sahip çıkacağına!"demişti.

Sanırım benim aklıma gelen bu sözler Louis'yi de şu an en çok üzen anılardan biriydi. Annesinin en büyük evladıydı. Küçük dört kardeşi vardı ve büyümekte olan iki kız kardeşi. Tamam Lottie de büyük sayılırdı fakat evin bütün yükü Louis'deydi. Aile işine sahip çıkmış, evladını büyütmüştü. Ailesinin iyiliği için uğraşmıştı hep...

Louis'nin ailesine ait büyük evi düşünceler eşliğinde arşınlarken Doris ve Ernest ile ilgilenen Niall ile göz göze geldim. Küçük Eleanor da minik amcalarıyla beraberdi. Kızlar ise okuldaydı. Lottie, Louis, Harry hastanedeydi. Liam onlara göz kulak olmak için hastaneye gitmişti.

Telefonum çaldığında mutfağa doğru gittim. Arayansa Liam'dı. "Efendim Lee?"

"Kate, burada işler pek yolunda değil!" sesi rüzgardan dolayı az geliyordu.

"Liam, rüzgardan dolayı tam duyamıyorum seni." telefonun ses tuşuna dokunup sesi sonuna kadar açtım. "Neler oluyor?"

"Johannah, hastanede kalmak zorunda."

Mutfak masasından destek alarak ayakta durmaya çalıştım. "Ne demek hastanede kalmak zorunda?"

Liam duraksadı. "Bir süre burada işte Kate, tetkikler devam ediyor, bir şeylerden emin olmaya çalışıyorlar."

"Bizden bir şeyler saklamıyorsunuz değil mi?"

"Saçmalama Kate!" Liam'ın sesi yükseldi. "Gelince konuşuruz. Ben Lou'yu almadan gelmem artık."

Flight Of The StarsWhere stories live. Discover now