18) Eğer İstersen

382 17 2
                                    


Bölüm parçası: One Direction-Fireproof

İyi okumalar sevgili okuyucularım!


**Kate'in Ağzından**

Şu saati neden kurmuştum?

Doğru ya, Harry ve Elsa'yı kontrol edecektim. Dün, gittiğimiz yerde olan olaylar yüzünden; sabah Elsa, Harry'yi kontrole gidecek, ona kahvaltı hazırlayacaktı. Kıvırcık, kendi başına olduğunda saatlerce uyanmazdı çünkü.

"Gitmesem mi acaba?" diye yüksek sesle, gözlerim tavandayken konuşmaya başladım. Yumuşak ve sıcacık yatağımdan çıkmak hiç istemiyordum.

Yatağımdan zorla çıktığımda, doğruca banyonun yolunu tuttum. Banyosuz dışarıya adım atamayan, değişik bir tiptim. Annem de bu huyumla dalga geçer, 'su kuşu', özellikle de kışın botlarla yürüyüşüm benzediği için 'ördek' diye çağırırdı beni.

Saçlarımı kurulayıp, üzerime kot ve kırmızı bir bluz giydim. Saçlarımı da tekrar aynanın önünde düzelttim. Artık gitmeye hazırdım.

Merdivenlerden indiğimde annem telefonla konuşuyordu. Bana eliyle 'bir dakika' dediğinde beklemem gerektiğini anladım. Annem biraz daha telefonla konuştuktan sonra gülümseyerek yanıma geldi.

"Kate, Maura'nın doktoruyla konuştum." Annem elini omzuma koymuştu. "Birkaç güne taburcu edeceklermiş."

Duyduğum cümle beni öyle mutlu etmişti ki. Sevinçle annemin boynuna sarıldım. "Anne, ablam sonunda evine dönecek ya!" diye bağırdığımda Austin merdivenlerden hızla yanımıza doğru geldi.

"Maura eve mi geliyor?" diye bağırıp annemle bana arkadan sarıldığında bir mutluluk çemberi oluşturmuştuk. Tek eksiğimiz ablamdı, o da geliyordu.

Kapıdan çıktığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Ancak dışarıdaki soğuk yüzüme vurduğunda, titremeden edemedim. Nasıl bir soğuktu öyle?

Bahçe kapısından çıkıp, yan eve doğru adımlarımı attığımda, rüzgar daha da şiddetlendiği için kapüşonumu takmıştım. Ancak dikkatimi, ileride yerde oturan biri çekmişti.

Yerimde duraksama nedenimse, gördüğüm kişinin bu soğukta neredeyse çıplak olmasıydı. O anda titrememi de unutmuştum, ne yapacağımı da. Sadece gözüm siluetteydi. Orada ne işi vardı, bu soğukta ve bu halde?

Onu biraz daha inceledim. Kıvırcık saçları vardı. Boyu uzuncaydı, genç duruyordu. Ben oraya geldiğimden beri de hiç kıpırdamamıştı. Ben de resmen yerime sabitlenmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum!

Bir cesaretle, adımlarımı ona doğru atmaya başladığımda, uzaktaki bu siluetin başı yere düşmüştü. O an koşmaya başlamıştım. Bir yandan da bağırıyordum. "İyi misiniz? Biri yardım etsin!" diyerek.

Yanına iyice yaklaştığımda bu siluetin tanıdık biri olması beni iyice telaşlandırmıştı. "Harry!" adı dudaklarımdan çaresizce dökülmüştü. "Senin burada ne işin var?" ellerimi soğuktan titreyen çenesine götürmüştüm. "Harry, bana ne olur bir cevap ver canım benim?" öyle gözlerini kapamış bir şekilde yerdeyken ne yapacağımı bilmiyor, çaresizce sadece cevap vermesini bekliyordum.

İlk şoku atlattığımda hemen eve doğru koşmaya başladım. Anahtar, araba, Austin! Evet kardeşim bana Harry'yi taşımam için yardım edebilirdi. Evin kapısından girerken avazım çıktığı kadar bağırıyordum. "Austin! Austin!" kalbim öyle hızlı atıyordu ki bu beni daha da zorluyordu. Birkaç kez daha bağırdığımda, kardeşim aşağıya inmişti. Yüzünden, ne kadar telaşlandığı belliydi. "Abla, neler oluyor?"

Flight Of The StarsWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu