"Ölmek ile geçmez. Ritüel bozulmalı."

Yataktan çıkarken 'o dirilmeden bozalım o vakit' dedim. Azrail kolumdan tutarken başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır bunu Khan ile birlikte yapmalıyız. O da görmeli. Ayrıca malzemeler olmadan ritüel bozulmaz."

Elimle saçlarımı geriye iteklerken 'haklısın' dedim. Khan ona yapılan büyüyü bilmeliydi. Bunu kanıtlamak için de o ritüeli görmeliydi. Bu onu yanımıza almak için en doğru karardı.

Ayağı kalktığımda 'duş alsam iyi olacak' dedim. Duş yorgunluğumu biraz olsun alırdı. Azrail fiziksel olarak yorgunluğumu büyü yardımıyla almaya çalışıyor olsa bile ruhen yorgunluğum devam ediyordu. Özellikle kesitlerden sonra düşünmek beni çok yoruyordu.

Azrail hızla yanıma yaklaşarak saçlarımı kulak arakama itelemiş ve yanağımdan öpmüştü.

"Ben de kahvaltıyı hazırlayacağım. Sana iyi gelecek karışımı da yapacağım."

Gülümseyerek başımı salladığımda Azrail odadan çıktı. Ben de hızlı bir şekilde banyoya ilerlemiş ve duş almıştım. Saçlarımı havlu yardımıyla kuruladıktan sonra üzerimi giyinmiş ve alt kata inmiştim. Azrail yine her zamanki gibi sofrayı donatmıştı. Her konuda çok marifetli oluşu ona hayran kalmama sebep oluyordu. Onu derin bir şekilde süzerken sofrayı kurmayı bitirmiş ve aniden bana dönmüştü. Ona olan bakışlarımı yakalarken hızla bakışlarımı çekmiştim. Onu yiyecekmiş gibi baktığıma emindim! Bu utanmama sebep olmuştu.

Azrail bakışlarımı yakaladığı için sırıtıyordu. Yanıma hızla yaklaştığında heyecanlansam da belli etmemeye çalıştım. Bunu kullanacağına adım kadar emindim.

Kollarıyla belimi sardıktan sonra daha içten bir şekilde gülerken 'seni yakaladım' dedi. Ciddi bir şekilde durmaya devam ederken 'anlayamadım' dedim anlamamış gibi davranarak. Azrail tabii ki bunu yememişti. Dudaklarını büzerken 'öyle mi' dedi. İki gamzesini de manzarama sunuyordu.

"Ne dediğini anlamıyorum."

"Tekrar öyle baksana."

Kaşlarımı çattığımda 'nasıl' dedim. Sanırım fazlasıyla şansımı zorluyordum. Azrail ciddileşirken bana biraz daha yaklaşmıştı. Başını daha çok eğdiğinde 'az önceki gibi' dedi. İstemeden buna gülerken 'dalmışım sadece' diyerek söylendim.

"Yoksa seni yiyecekmiş gibi bakmıyorum elbette."

Azrail buna daha çok gülerken 'öyle bir şey söylememiştim zaten' dedi. Bu daha çok kızarmama neden olurken çenemi sıkıyordum. Elbette öyle bir şey söylememişti. Bu tamamen benim fikrimdi ve bu şekilde söyleyerek daha çok utandırmıştım kendimi. Üste çıkmaya çalışarak daha çok saçmaladım.

"Biz evliyiz istediğim gibi bakarım."

Azrail gülerken başını sallıyordu. Daha çok yakınlaşarak öptüğünde 'memnun olurum' dedi. Buna gülerken kapı tıklatıldı. Azrailden ayrılarak kapıya ilerlediğimde Lacey gelmişti. Etrafıma bakınsam da Azelyayı görememiştim.

"Lacey, Azelya nerede?"

Lacey yerinde kıpırdandığında biraz daha telaşlanarak 'sorun nedir' diye sordum. O sırada Lacey hızla söze girdi.

"Chen ve Esya karşı karşıya geldi. Şaya yok ve Azelya da Chen'in karşısında duruyor. Esyayı savunmak için."

Çenemi sıkarken 'kahretsin' dedim. Azrail hızla beni tuttuğunda ortam değişti. İkizlerin evinin önündeydik ve Chen ile Esya karşı karşıyaydı. Chen'in yanında Kolle de yer alıyordu ve boyutunu bir tık daha büyümüştü. Kükreyişi ise hiç iyiye işaret değildi. Azrail bakışlarını arka tarafımıza çevirdiğinde hızla o yöne döndüm. Şaya Mindy'nin sırtında gökyüzünden iniyordu. Yanımıza kadar indiğinde hızla yaklaştı. Esya, Chen ve Azelya onu fark etmemişti elbette. Kavga etmekle meşgullerdi ve birbirlerine uyguladıkları büyüler Azelyaya denk gelecek diye korkuyordum. Onu hemen orada almalıydık.

ATALANTE 3 [TAMAMLANDI] Where stories live. Discover now