5. Bölüm

20.4K 2K 5.5K
                                    


"Gipeun gülme çok ciddiyim! Duydu diyorum sana. Hayır, yüzde yüz emin değilim ama Jimin'den hoşlanıyorum dediğimde arkamızdaymış işte. Gipeun! Of kapatıyorum ben ya. Siktir git. Gülmesene!"

Jungkook telefonunu Taehyung'un yatağına fırlattı. Telefon yataktan sekip sakince arkadaşını dinleyen Taehyung'un koluna çarpınca acıyla iki büklüm olmuştu.

"Lan napıyorsun ya!"

Jungkook hiç oralı olmadı. Evin önünde yaşadıkları faciadan sonra Jin'in ne diyeceğini umursamadan apar topar Taehyung'un evine gelmişlerdi. Jimin evdeyken onunla aynı ortamda kalmaya dayanamazdı Jungkook. Çok fena batırmıştı. Çok fena.

Jimin'in hemen arkalarında durduğunu fark ettiklerinde ikisi de donup kalmıştı. Sessizliği ve garip ortamı bozan Jimin'di. İkisine de dikkatlice bakıp başıyla selam vermişti ve Jin ile evde buluşacaklarını ama o trafikte sıkıştığı için kapıda kaldığını söylemişti.

Tüm bunlar olurken Jungkook sadece hipnoz olmuş gibi Jimin'e bakıyordu, başından aşağı koca bir kova buzlu su dökülmüş gibiydi; titremeye başlamıştı. Taehyung da Jungkook'un odasından kitap almak için uğradıklarını ve ona gideceklerini söyleyerek durumu kurtarmıştı. Hatta Jungkook hala yerinden kıpırdayamayacak kadar şok içerisinde olduğundan rastgele bir kitap alıp gelen de oydu.

Bu sırada Jimin ve Jungkook tek kelime etmemişti. Ortamda yine rahatsız edici bir sessizlik oluşurken Jimin Jungkook'a bir kaç saniye bakıp salona geçtiğinde Jungkook o bakışların ne anlama geldiğini anlayamamıştı.

"Ee?" dedi Taehyung. "Evine ne zaman dönüyorsun?"

Jungkook omuz silkti, "Bu seni hiç alakadar eden bir konu değil. Dönmeyi düşünmüyorum ama çok merak ettiysen."

Jungkook'un telefonu çalmaya başlayınca Taehyung güldü, "Aynen kardeşim. Kesin dönmezsin. Al," dedi telefonu Jungkook'a geri fırlatarak. "Abin arıyor."

Jungkook oflayarak telefonu açtı, "Alo?"

"Neredesin Jungkook?" dedi Jin. "Saat geç oluyor."

Jungkook çekingence "Taehyung'dayım," dedi. "Bu akşam burada kalsa-"

"Eve gel Jungkook, daha yeni bir kriz yaşadık. Yenisini yaşamayalım." Sözlerinin aksine Jin'in sesi o kadar da sinirli gelmiyordu. Hatta Jungkook'un tanıdığı abisinin keyifli sesiydi. Sanki gülümseyerek konuşuyordu. "Gel, konuşalım seninle biraz."

"Tamam," dedi Jungkook biraz üzgünce. "Geliyorum."

Taehyung sinsi sinsi güldü, "Tühh. Gidiyor musun?"

Jungkook arkadaşına kötü kötü baktı. Montunu üzerine geçirirken bir yandan da çalışma masasının çekmecelerini karıştırıyordu.

"Ne arıyorsun?" dedi Taehyung.

"Geçen günkü alkollerin kalanı nerede?" diye sordu Jungkook hala aramaya devam ederken.

"Gipeun'la birlikte bitirdik," dedi Taehyung. "Boşuna arama."

Tam bu sırada Jungkook dolabın en alt çekmecesinde yatık bir şekilde duran sonuncu şarap şişesini buldu, yüzündeki kötü gülümsemeyle arkadaşına döndü, "Ya.. Sen onu külahıma anlat. Alıyorum ben bunu." Sırt çantasına şişeyi koyup fermuarı çekti.

Taehyung'un tadı baya bir kaçmıştı. "Git ya artık evimden."

Onun aksine Jungkook aslında olması gerektiğinden çok daha fazla rahattı. "Görüşürüz!"

***

"Abi?" diye seslendi eve girer girmez. Anahtarı anahtarlığa fırlatıp çantasını ve montunu yere attı. Ayakkabılarını da ayakkabılığa koymaya üşenmişti. Nasılsa annesi ya da ablası burada değildi.

marshmallow|jikookWhere stories live. Discover now