3. Bölüm

24.2K 2K 3.8K
                                    

Ağır, gri perdenin arasından sızan güneş ışığı tam da Jungkook'un gözüne denk gelerek onu uykusundan uyandırmıştı.

Genç çocuk yüzünü buruşturarak başını çevirdi. Yorganı çenesine kadar çekip uykusuna devam edeceği sırada nerede olduğunu hatırladı. Bir anda gözlerini açıp yatakta debelenerek kalkmaya çalıştı. Normalde bunu çok daha sessiz sakin yapması gerekiyordu ama panikten ne yapacağını şaşırmıştı.

En sonunda durup yatağın diğer tarafına baktı; boştu. Jimin çoktan uyanmış olmalıydı.

Biraz durup dinleyince salondan gelen televizyon sesini az da olsa duyabiliyordu. Neyseki bu aptallığına Jimin tanık olmamıştı.

Jungkook oflayarak Jimin ile birlikte uyudukları (!!!) yataktan kalktı ve yamulmuş tişörtünü çekiştirdi. Darmadağın saçlarını düzeltmesi ve acilen dişini fırçalaması gerekiyordu.

Her ikisi için de eve gitmesi gerektiğini fark edince kaskatı kesildi. Jimin'in onu bu halde görmesine izin veremezdi.

Ne yapacağını bilmeden geçen bol panikli üç dakikanın sonunda Jungkook kendisini ebeveyn banyosuna kilitledi.

'Eee?' diye mırıldandı kafasının içindeki şeytan hali. Nispet yapar gibi saçlarını yapmış ve takım elbise giymişti. 'Şimdi ne yapacaksın bay pasaklı?'

Jungkook eli ayağına dolaşmış bir şekilde musluğu açtı ve yüzüne soğuk su çarptı. Islak parmaklarını uzamış saçlarından geçirerek dalgaları düzeltmeye çalıştı. Ağzını defalarca suyla çalkaladı ama yeterli gelmemişti. Naneli gargara suyu bulmak için dolapları karıştırmaya başladı. Evet, bu kendini kötü ve Jimin'in özel hayatına burnunu sokuyormuş gibi hissettirmişti ama yanına gidip ona 'günaydın' diyebilmesi için o gargara suyunu bulmaya mecburdu.

Temiz havluların olduğu bir çekmeceyi kapatıp ıvır zıvırların, jiletlerin, prezerv- hayır! Çekmeceyi derhal kapadı. Musluğu açıp yüzünü bir kez daha soğuk suyla yıkadı ve bu sefer aynanın arkasındaki dolapta gargara suyunu bulmayı başardı.

Kapağı ağzına değdirmeden suyu ağzında iyice ve biraz da sinirli bir şekilde- sanki hakkı varmış gibi- çalkaladıktan sonra tükürdü. Aynada kendine baktığında saçının az önce ıslattığı için kabardığını görünce kendine gözlerini devirdi ve banyodan çıktı.

Sırt çantasını ve yağmurluğunu yerden alıp salona ilerlerken kendini oldukça gergin hissediyordu. İçeri girmeden önce kapının eşiğinden baktı; Jimin sabah haberlerini izliyordu.

Böylesine sıkıcı bir şeyi böyle çekici nasıl yaptığını anlayamadı Jungkook. Sarı saçları yataktan yeni kalkmış gibi dağınıktı ama seksi anlamda, üzerinde gri bir sweatshirt altında da gece giydiği gri eşofman altı duruyordu.

Jungkook aralık ağzıyla onu izlerken göğsüne sokulup orada tüm gününü geçirmenin nasıl olacağını hayal etti. 'Dehşet-ül vahşet bir şey olurdu,' diye düşündü.

Hala üzerinde muzlu süt lekesi olan Jungkook elindeki not defterine tik attı. 'Dehşet-ül vahşet. Cümle içinde kullanıldı.'

"Günaydın," dedi Jimin Jungkook'un salona girdiğini görünce. "Kahvaltı etmeden çıksak sorun olur mu? Yoksa geç kalacağız da."

Jungkook başını sağa sola salladı. Zaten bir şeyler yiyecek havasında değildi. Sessizce yağmurluğunu giyip sırt çantasını taktı.

Jimin'in de yerden orta boy bir spor çantasını sırtına attığını görünce, "Neden bu kadar eşya aldın?" diye sormadan edemedi.

marshmallow|jikookWhere stories live. Discover now