17. Bölüm

38.9K 1.7K 7.8K
                                    


#tw: stres, anksiyete

***

"Jimin!" diye bağırdı Namjoon kapının arkasından. "İçeri mi düştün! Altıma işeyeceğim çık hadi!"

Bununla birlikte Jimin ve Jungkook ne yapacaklarını bilmeden sadece birbirlerine bakıp yeniden kapıya dönmüşlerdi.

Jungkook, tüm vücudu bir panik dalgası tarafından ele geçirildiği için geriye doğru sendeleyip bir yere tutunmaya çalışırken lavabonun kenarında duran sabunluğu aşağı düşürmüştü. Bunu beklemediği için, o ana kadar sesini çıkartmamayı başarmış olsa da dudaklarından bir şaşırma nidası çıkmasını engelleyememişti. Jimin de eliyle onun ağzını kapamak zorunda kalmıştı.

İkili hasar kontrolü için bir saniyeliğine dursalar da Namjoon kapının ardından bir kez daha seslendi, "Jungkook? İçeride sen mi varsın?"

Jungkook, yüzünü buruşturarak Jimin'e baktı. Ne yapması gerektiğinden emin değildi ama Jimin hafifçe başını aşağı yukarı sallayınca, "E-evet," diye seslendi kapıya. "Ben varım sa-" Sadece kelimesini ekleyemeden Jimin yeniden ağzını kapadığı için susmak zorunda kaldı.

"Midenin bulandığını ve şu an çıkamayacağını söyle," diye fısıldadı Jimin, Jungkook'un kulağına. Bir yandan hala genci tutuyordu ve gerekli anda ağzını kapamak için hazır bekliyordu.

"Midem bulanıyor," dedi Jungkook hemen. "Şu anda çıkamam-"

"Sesin kötü geliyor, abini çağırayım mı?"

"Hayır!" Jungkook hayatı boyunca hiçbir şeye bu kadar hızlı cevap vermemişti. "Çağırma. Hayır. Sadece-" Duraksadı. "Biraz mahremiyet verirsen fana olmaz..."

Namjoon hemen "Tamam tamam, kusura bakma," diyerek cevapladı Jungkook'u.

Jimin ve Jungkook ise birkaç saniye boyunca hareket etmeyi bırak, doğru düzgün nefes bile almamışlardı.

"İlk önce sen çık," diye fısıldadı Jimin en sonunda. "Namjoon salona dönmüştür."

"Ya dönmediyse," dedi Jungkook oldukça gergin bir şekilde. Şu anda yakalanmaları fikri onu dehşete düşürüyordu nedense.

Jimin başını hafifçe sağa sola salladı, "O kadar tuvaleti varken ayakta bekleyemez. Nereden bildiğimi sorma. Hayatımın yarısından çoğunu onunla geçiriyorum." Sonra hafifçe gülümseyerek gencin saçlarını sevdi. "Bir şey olmayacak, sen kapıyı yavaşça aç ve çık sadece."

Jungkook, Jimin'i dinleyerek ondan yavaşça uzaklaştı ve daha da yavaş bir şekilde kapıyı açtı. Koridor boştu. Jimin'e dönüp bakamadan hemen çıkıp odasına doğru koşturdu. Kalp krizine kaldığı yerden orada devam edecekti...

Kapıyı arkasından kapatır kapatmaz kendisini yüz üstü yatağına bıraktı ve yüzünü yastığa bastırarak bağırdı. İçinde biriken 'enerjiyi' bu şekilde atmayı hayal etmemişti oysa ki.

Jimin'in dokunuşları, kulağındaki fısıltısı hala ilk andaki gibi aklındaydı ve kafasında durmadan başa sarıyordu. Az kalsın yakalanacak olmalarından çok, şu anda kalbinin deli gibi atmaya devam etmesinin sebebi Jimin'di.

'Abinin arkadaşı Jimin mi?' diye sordu melek, o ayrıntıya dikkat çekmek ister gibi.

'Hotshot Jimin mi?' diye misilleme yaptı şeytan da. 'Güçlü, kuvvetli, itfaiyeci Jimin mi?'

'Ondan beş yaş büyük olan Jimin bence,' dedi melek. Şu anda sadece şeytana ters düşmek için gıcıklık peşindeydi... Yoksa yatağının başında Jimin posterinin olduğunu herkes gayet de biliyordu.

marshmallow|jikookWhere stories live. Discover now