Bugün cumaydı. Daha öncede söylemiştim. İlk iki dersimiz bedendi. Sonra Coğrafya, Fizik ve Almanca ...

Sınıfımızdaki kişiler zaten zengin çocukları ,züppeler oldukları için .Üniversite sınavlarını da parayla girip kazanacaklarını düşündükleri için. Pek derslerle alakaları yoktur. Sınıfta benim gibi bursla giren ve hayatın zor olduğunu her şeyin parayla halledilemediğini bilen iki, üç kişi vardı. Onlarda benim önümde oturan iki kız. Ve arkamda oturan bir erkekti. Öğretmenler dersleri sadece bizim dinlediğimiz için anlatır ve bizim de iyi duyabilmemiz için en ön sıralara koymuşlardı bizi .

Zilin çalmasıyla ,ve her dakika sınıfa gelen kişilerle spor salonuna indim. En alt kattaydı.

Asla sporla alakam yoktu. Hatta Beden Eğitim Öğretmeni iki takım kurar. İki takımda beni almak istemez.

Soyunma odasına girip. Adımın yazdığı dolaba yaklaşıp .Anahtarlarımla dolabın kapağını açıp .Giyeceklerimi çıkardım. Odadan çıkıp. Spor Salonuna gittim. Birkaç dakika sonra içeriye Beden Eğitimi Öğretmenimizde girdi. Herkesin toplanması belirten bir düdük çaldı. Herkes ,Beden Eğitimi Öğretmenimizin yanına hızla koşarken. Ben koşarken düşeceğim için yavaş adımlarla yanına gittim.

''Evet ,bugün çocuklar - '' Beden Öğretmenimizin sesini yarıda kesmesinin sebebi, spor salonun kapısının gürültülü sesle açılıp , içeriye basket topuyla bir grup girdi.

İçlerinde uzun boylu, kumral saçlı ve uzakta olmasına rağmen gözlerinin de ki buz renginde ki mavinin belli olduğu kişiydi ,ilgimi çok çekmişti .Ama sebebi yakışıklı olduğu için değil. Çok tanıdık birisine benziyordu. Off! Ne saçmalıyordum. Aynı okuldaydık .Tabi ki de çocuğu bir yerde görmüş olmalıydım.

Beden Eğitim Öğretmenimiz kızarak ''Hayrola gençler ?!'' dedi. Aralarından kıvırcık saçlı ,tatlı bir erkek ''Hocam ! ... Yarın basket maçımız var. O yüzden bugün bütün gün çalışmalıyız... '' dedi.

Öğretmen ilk önce bir şey söylemedi. Sonra ''Müdürden izin aldınız mı?!'' dedi. Gençler ,eğer çocuk dersem biraz saçma olur. Birbirlerine baktıktan sonra ''Hayır ...Ama önemli hocam !'' dedi. Öğretmen kafasını olumsuz anlamda sallayıp ''Müdüre sorup geleceğim -bizim sınıfın erkeklerine dönüp - sakın kavga falan edeyim demeyin .Ceza veririm!'' dedi. Sonra hızlıca kapıdan çıktı.

Git gide havalı bir şekilde grup ,bizim sınıfın erkeklerine yakınlaştılar. İki grupta dışardan baya 'EGO Yığını' görünüyordu.

Tanıdık denen çocuk biraz öne çıktı ''Basket oynicağız ... Sizde buna izin vereceksiniz !'' dedi. Sınıfımızdan Tugay denen çocuk öne çıkarak ''Ne hakla !!'' dedi dalga geçercesine. Birbirine ölümlü bakışlar attıyorlardı. Çok saçmaydı. Yani yarın bizim okulumuzu temsil edeceklerdi . İki ders versek ne olurdu ki ? Ya da onlar teneffüste oynasa ne olacaktı ki ? İçime dolan bir hapşurma bütün ilgiyi üzerime çektim.

Ama bir yerde gördüm dediğim çocuk hariç, herkes kısa süre baktıktan sonra kafalarını tekrar çevirdi. Çocuk, Tugay'ı tınlamayarak. Bana yaklaştı .Dibime gelip. Beni gözleri ile süzdü. Bu beni huzursuz etmişti.

''Sen ...Senn ''dedi iki kere tekrarlayarak. Oda tanımıştı beni. Ama hâlâ nerede gördüğümü aklımda değildi. Tekrar devamını getirdi ''O kitapçıda ki kız!'' demesiyle. Yerimden fırlayıp. Spor salonunun kapısına doğru koşmam bir oldu.

Boyum uzundu ama ,sporcu bir erkeğe karşı ne kadar direnebilirdim. Hiçbir fikrim yoktu. Şuan sadece içimden ''Allah'ım ! Bana uzun boy, bacak verdin .Bari bir işe yarasınlar nolurr yardım et!'' diye dua ediyordum.

Son güçle İMAN POWER! yaparak. Kızlar tuvaletine kaçtım. Arkama bile bakmıyordum. Belki yarı yolda bırakmıştır diye. Kızlar tuvaletine girer girmez .Hemen bir tuvalete girip, kapıyı kilitledim. Ayaklarımdan anlayıp da gelmesin diye. Klozetin kapağını kapatıp üstüne çıktım.

Özgüven Patlaması #Wattys2016Where stories live. Discover now