-48-

199 11 0
                                    

18+Okunma olmuşuz ve çok sevindim.İlk defa bu rakamları görmedim değil.Ama 'Özgüven Patlaması'nın üzerinde aylarca düşündüm.Kurguyu,başrolleri,olayın gelişimi,yapıcağım betimleme ve  hangi kişinin ağızından olucağını,baya düşündüm.

Ve şunu belirtmek isterim.Hikayemde ne bad boy var ne de bad girl.Ezgi bad girl değil;Ezgi sadist.Yaşadıkları ,aldığı darbeler.Canına tak edince ister istemez duyguları yok olmuş ve hissizleşmiş.Yani kısacası bad girl falan değil sadist.Zaten dissosiyatif-ilerki bölümlerde- hastalığı olduğu için sadistliği de arada sırada çıkıyor.

Baha'da bad boy değil.Baha tamamen aşkı için savaşan,sevgiye ihtiyacı olan bir çocuk.Tamam,yaptığı oyunlar olabilir.Ama karakterim bad boy değil.

Miraç'ta değil.Miraç,Baha'dan intikam almak istiyor...Oyunlar oynandı,dövüşüldü.Ve ikiside Ezgi'nin hissiz cabizesine yakalandı.Bu arada Baha ve Miraç küçükken arkadaşlardı.Sadece arkadaş.Bad Boy hikayelerinde genellikle,iki oğlan önceden birbirleriyle kanka olurlar ve aynı kıza aşık olur gibi benzetenler oldu.Ama değil.Dediğim gibi sadece ama sadece arkadaşlar.

Bu bölümü ilk bölümlerde Ezgi'ye yardım eden -Gizemli kostüm için - Ayça Ablası olarak geçen kısa ,yardımcı karakter olan,gerçekte de öyle birisi vardı -gülen emoji- Ayşenur Abla .Bu bölümü onunla beraber yazıyorum.Ve ona ithaf ediyorum...


Baha'nın verdiği cevapla şoka uğramıştım.Cevabı 'evet'ti.Yani ,benim rüya olarak gördüğüm şey aslında ; gerçek bir olaymış.Sarhoş  olduğumdan   hiçbir şey hatırlamıyorum.Daha doğrusu hatırlamıyormuşum.Artık hatırlıyorum...

Baha'nın yüzüne boş boş baktım.Kendime gelmek ve şoktan çıkmak için kafamı iki kere sağa-sola salladım.Şoktan çıktığımı tahmin ediyordum.Baha'ya dödnüm.Pür dikkat beni izliyordu.''Gerçekten ,gerçek mi ?'' dedim kaşlarımı hayretle kaldırarak.

Kafasını 'evet'olarak salladı ve yutkundu.Baha'nın gözlerini odaklandım.Şuan karanlık bir  odada olduğumuz için buz mavisi gözlerine siyah ve gri sisler inmişti.Gözü gri gibi duruyor ve içinde siyah çizgiler varmış gibi gösteriyordu.Asla ama asla kimsenin gözlerine odaklanamazdım.Ama Baha hariç.Baha'nın buz mavisi derinliklerinde kayboluyordum.Bazen kendime geldiğimde o gözlerde ,kendimi kaybolmuş buluyordum.Gözleri tek bir kelimeyle ''Mükemmeldi.'' 

Gene kendimi Baha'nın gözlerinde kaybolmuş ,buldum.Baha'yı sevmiyordum,ama gözlerine aşıktım.Birden 'Yoo,sen Baha'ya da aşıksın.'' dedi bir ses.Gene kendi kendimle konuştuğumla emindim.Baha'nın gözlerinden ,gözlerimi kaçırdım.Küçük odanın içinde minnacık olan cama baktım.Hava kararıyordu.Gözlerimi oradan ayırmadan ''Nasıl çıkıcaz ?'' dedim.

Baha, seslice  içini çekti.''Bilmiyorum,aslında seni bulmadım.Beni buraya birkaç adam getirdi .Seni Ezgi'ye götüreceğiz ,diye.Buraya geldiğimde ise depoya soktular.Ve peşimden gelmediler...'' Ne ?! Kafamı Baha'ya çevirdim.Ama hâlâ gözlerim Baha'yla buluşmamıştı.''Nasıl yani ?''

''Yani,oyunun içinde başka bir oyun.'' Baha'nın bana baktığını biliyordum.Bakışları üzerimde hissediyordum.

''Polisler beni arıyor muydu?'' diye sordum.''En son ,buraya gelmeden önce arıyorlardı...'' 

Ondan sonra hiç konuşmadık.Sırtımı duvara yasladım.Ve tavanı izledim.Baha'da aynısını yaptı.Aklımı Tuğçe'yle olan ve bütün okula yayılan dedikodusu aklımı kurcalıyordu.Sormak istiyordum.Ama yapamıyordum.Dilim tutulmuştu sanki,bu konu aklıma geldikçe ,dilime getirmeye çalışsam .Dilim tutukluk yapıyordu.Sebebini biliyordum.Çünkü duyucağım şeyleri duymak istemiyordum.Eğer doğruysa kötü olurdum...Diğer şıkkın olduğunu da sanmıyordum.

Özgüven Patlaması #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin