Kahretsin hiç unutmamıştım ki!

''Beni dinlemedin, dinlemek istemedin. Bende kendime engel olamayıp saçından çekip aldığım o tokayı bahçedeki kuyuya attım. O şerefsiz kedilerimi de öldürmüştü!''

''Bana da zarar vermesinden korktun?'' dedim merakla.

''Hayvan sevmeyi bilmeyen biri insan sevmeyi nereden bilecekti ki? Çocuk olması umurumda değildi. İnsanların hiç değişmeyeceğini bir kitapta okumuştum. Beni yanıltmadı da... Mert şu anda nerede Meltem?'' diye sorduğunda korkuyla irkilmiştim.

''Karısını ve çocuklarını terk ederek başka bir kadınla gitti.''

Kendi kendime mırıldandığım şeylerle kafam iyice karışmaya başlamıştı. Tamam bu adam beni ilk gördüğü andan itibaren bana iyi davranmamıştı ama yine de yaptıkları kendini haklı çıkarmaya yetmezdi. İşlerin bu raddeye geleceğini tahmin etmemiş miydi? Bana her kötü davrandığında ona aptal gibi aşık olacağımı mı düşünmüştü? Hayır... Bunu düşünmüş olamazdı. Çünkü Aran'ın beni tanıdığı kadar az çok ben de onu tanıyordum. Bana bu kadar kötü davranmasının sebebi beni kendinden soğutmaktı! Bunu... Gerçekten yapmıştı! Şok olmuş ifademden düşündüklerimi anlamış olacak ki ellerimden tutarak beni kucağına doğru çekti. Kendimi onun kucağında bulduğumda elini çeneme koyarak yüzüne bakmamı sağlamıştı. O koyu yeşillerinin arasında her an kaybolabilirdim. 

Aptal Meltem! Onu bir erkek olarak görmüyordun değil mi? 

İçimden saydırırken alnına düşen saçlarıyla karşımda böylesine tatlı görünmesine dayanamıyordum. Dakikalar önce bu adama olan nefretimden bu denli eminken şimdi bana neler oluyordu? 

''Bu anlattıklarım yaptığım saçmalıkları haklı çıkarmaya yetmez biliyorum. Yine de bize bir şans veremez misin?'' diye sorduğunda ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. Onu tanıdığımdan beri öfkeden titreyen bedenim şu an çok başka bir şey için titriyordu buna emindim. Baş parmağı hala yavaşça çenemde gezinirken eli yavaşça yanağıma doğru uzandı ve saçlarımı kulağımın ardına doğru iteledi. Durmak üzere olan kalbim haricinde pek bir sorun yoktu.

''Sen... Emin misin?'' dedim hala atlatamadığım şaşkınlığımla.

''ARAN!'' diyerek içeriye amansız bir dalış yapan Sevinç Teyze ile birlikte ipler kopmuştu. Aniden açılan kapıyla yerimden zıplayacakken kendimi Aran'ın göğsüne kafamı gömmüş olarak buldum. Utancımdan ayağa bile fırlamayı akıl edememiş olmamla, yerin yedi kat dibine girecekken araya çok sevgili nişanlım girmişti!

''Anne çık odadan geliyoruz.'' dediği an kapının kapanma sesi geldi. Sevinç Teyze yüksek ihtimalle girdiği şok yüzünden tepki veremeden çıkmıştı. Onun yüzüne nasıl bakacaktım bilmiyordum. 

''Orası rahat mı?'' diye eğlenerek soran adamla kafamı kaldırdım. Böyle bir durumda nasıl gülmeyi başarıyordu!

''Rezil olduk!'' 

Kucağından kalkmaya çalıştığım esnada yanağıma kondurduğu hızlı bir öpücükle beni serbest bıraktı. Öpücüğün etkisiyle kendimden geçerken ayakta dengemi kaybetmemek için zor duruyorudum.

''Bir şey olmaz. Nişanlıyız biz.''

''Bunu biraz önce yüzüğünü avucuma bırakan adam mı söylüyor?'' diye çıkıştım öfkeyle. Benimle birlikte ayağa kalkarak yanaklarımı avuçlarının içine aldı ve kendine doğru çekti. 

''Sende yüzüğü denize fırlatmıştın ama? Hem bak boğulma tehlikesini göze alarak çıkardım yüzüğünü suyun içinden. Sen sadece birazcık elinde tuttun o kadar. Bence bana teşekkür etmelisin.'' dediğinde öfkeden büyüyen gözlerime bakıp gülmeye başladı. Ne olursa olsun beni kızdırmaktan zevk alıyordu bu adam!

ARANOù les histoires vivent. Découvrez maintenant