Haram Geceler ( devam )

45 7 26
                                    

Hiç tercih edilmeyecek bir ortamda ama zaruri şartlardan dolayı giderilmesi gereken ihtiyaçlar giderildi çaktırmadan. İlk İlkay halletmişti o işi, sonra diğerleri de kendilerine kuytu köşeler seçip ihtiyaçlar giderildi fakat herkesin kulağı tetikteydi. Tehlikenin nereden nasıl geleceğini bilmedikleri bir durumda olduklarını unutmadan hareket ediyor, yürürken bile ayak uçlarına basıyorlardı.

Grup geri toplandığında Adem '' filmlerde başına tuhaf tuhaf şeyler gelen insanların izbe yerlerde buluşup olayları konuşmalarını eleştirirdik, şu hale bakar mısınız mezarlıktayız '' dedi. Kafasını sağa sola sallayarak '' teyallaam'' der gibi hareketler halindeydi. Herkes gerilmişti ve ortam aslında yumuşayacak gibi değildi ama Adem bir şekilde korkusunu yenmiş, başına gelebilecekleri kabullenmiş gibiydi diğerlerinin aksine.

Aylin ise tırnaklarını yiyordu. Efendiyi düşünüyordu...

Özlem bildiklerinin, efendi ile alakalı öğrendiklerinin ne kadarını paylaşması gerektiğini çözemiyordu. Bilgi yüzüklerin efendisindeki tek yüzüğü takmadan taşıyanların onları karartması gibi karartıyordu gönlünü. Frodo' yu hatırladı, yükünü paylaşmamanın ondaki etkilerini. '' Ben frodo isem İlkay' da Sam '' diye düşündü ama henüz sadece İlkay ile kalmamışlardı. Yüzük kardeşliğinin dağılmasından önceki ilk mücadelede herkesin tek yürek mücadelesi gibi şu an bu dört kişide içlerinde bulundukları durumla tek yürek mücadele ediyordu.

İlkay' ın konu ile tek ilgisi Özlem' in kocası olmasıydı esasında, Adem' in de tek ilgisi Aylin' in arkadaşı olmasıydı. Efendi' nin onlarla alakalı bir hesabı yoktu. Peki neden kabuslara ortak olmuşlardı?

Özlem' in gördükleri bu sorunun cevabını vermeye yetecek kadar şey içermiyordu.

Gördükleri arasında en çirkinlerinden birisi Efendi' nin doğuşuydu. Önce bir kan ve ceset yığınının ortasında tecavüze uğrayan onlarca kadın gördü. Kadınlarını bırakıp kaçmakta olan insanları da gördü. Sonra zaman aktı gitti. Tecavüze uğrayarak etmeyi öğrenen bu kabilenin şimdi alkışlar ve neşe ile tecavüze uğramakta olan bir kadını izlemekte olduğunu gördü. Her tarafı çamur içindeki vahşi bir adam aynı durumdaki kadına tecavüz edip döverken etrafında da üstlerinde çalı çırpı olan yerliler kılıklı tipler vardı. Garip bir tütsü yakmış tecavüzü izliyorlardı. Tecavüz eden adam iyice hızlandı bir iki yumruk daha attıktan sonra kadına ve '' haaaaaa'' diye bağırdı. Bu bağırtıyı beklediği belli olan birisi elindeki orak uçlu kılıcımsı şeyi adamın boynuna doğru savurdu ve kafasını kopardı. Tüm izleyenler çılgınca bağırıp şimşekler çakan gökyüzüne doğru ulumaya başladılar.

Ölü bir adamın tohumları ile döllenen kadın...

Görüntüler değiştiğinde aynı kadını çığlık çığlığa bağırırken, ama bu sefer üstü başı düzgün otlardan yapılmış bir çadırın üstünde yatarken görmüştü. Bacaklarının arasını izleyen dişsiz yaşlı vahşi kadınlar sanki bir haber bekliyor gibiydiler ve o haber kadının doğum öncesi suyunun gelmesi ile beraber geldi. Kadın başını sağa sola sallayıp '' hayır yapmayın '' der gibi sesler çıkarsa da yaptılar.

Kadını tecavüze uğradığı ve ölen bir adamdan döllendiği yere getirdiler ve aynı katil üzerinde bebeğin babasının kanının olduğu aynı silah ile geldi ve bu sefer kadının kafasını uçurdu tek hamlede. Bir süre sessizlik içinde beklediler ve ardından cellat kadının cesedinin karnını yarıp bebeği çıkardı dışarı. Bağını kopardı ve bebek ağlamıyordu. Bir tokat attı bebeğin yüzüne.

Bebeğin gözleri açıldı. Öylece bakıyordu cellada. Birkaç yıl sonra elleri ile öldüreceği ilk insan o olacaktı.

Efendi böyle doğmuştu işte. Bir ölünün tohumlarından ve bir ölünün bedeninden. Ölüme karşı çifte bağışıklık...

SoNYıLWhere stories live. Discover now