Haram Geceler

25 5 18
                                    


İlkay aşağıya içindeki çöpleri boşalttığı bir koli ve sağda solda bulduğu birkaç poşeti attı.

Biraz sonra aşağıdan yukarıya tabancalar, kasaturalar, mermi kutuları ile dolu torbalar ve bir koliyi de kafasının üstüne koyarak merdivenlerden yükselen Adem çıktı.

'' Gidelim ''

Torbalar ve koli bagaja atıldı ve arabanın arkası iyice çökmüş olarak yola devam etmeye hazırlanırlarken arabanın tavanından büyük bir gümbürtü geldi ve tavan bir miktar aşağı çöktü. Özlem in penceresinin yanından bir kol uzandı aşağıya doğru sarkarak. Kolda can kalmamıştı, öylece kısa anlık titremeler yapıyordu. Birisi arabanın üstüne atlamış ya da atılmış olmalıydı. Adem kapıyı açıp dışarı çıkacak oldu ama İlkay '' yapma '' dedi. Bas gidelim.

Ara sokağın çıkışına doğru yürürken tam yolun bitiminde birisinin ortada durduğunu gördü. Bu upuzun boylu, geniş bedenli tuhaf kem bir suretti.

'' Biri var ''

Özlem dikkatini yola verip ileriye doğru seğirtti ve kim olduğunu görmeye çalıştı. Oysa kişiye odaklandığı anda adamın yüzü direk sanki zoom yapmış gibi karşısına gelmişti.

'' Cornelius... ''

'' O kim abla o kim? '' dedi Aylin,

'' O tarafa gitme, geri dön, geri bas Adem gitme'' diye haykırdı. Gözlerini elleriyle kapatıp ağlamaya başladı. '' Buldu işte buldu beni ''

Cornelius hızlı adımlarla arabaya doğru yürümeye başladı. Henüz yürüyerek yetişmek için çok uzun mesafe vardı ama adam da bacaklarını nerdeyse pergel gibi açıp bir adımda uzun mesafe kat ediyordu. Adem dona kalmıştı, kitlenmişti adama. Hele de Özlem' i korkutup bu kadar ağlatacak ne var gibi düşüncelerden ötürü. Gaza kökleyip herifin üstünden geçmekti düşüncesi. İlkay '' ez lan şunu ez '' dedi.

Duyar duymaz gaza kökledi Adem çünkü zaten aklından geçen buydu. Arabanın ardına yuvarlandı ceset. Kim olduğunu, nerden arabanın üstüne düştüğünü düşünmediler bile. Yaşıyor mu öldü mü, yapılabilecek bir şey var mıydı?

Esra Yılmaz' ın cesediydi o. Yeni evli, taze gelin Esra. Evini binbir emekle düzmüş, eşyalarını kılı kırk yararak özenle seçmiş, balayından musmutlu olarak dönmüşlerdi kocasıyla. Evlendiklerinden beri her gece sevişip beraber uyuyup beraber uyanan bu çift, son uykularından uyandıklarında Efendi den aldıkları görev en sevdiklerini öldürmekti. Mehmet ayılır ayılmaz karısının boğazını sıkmaya başlamıştı, karısı ise adamın gözlerini çıkarmış ama yine de direnişi sonuçsuz kalmış, nefessiz can vermişti. Mehmet, çiçeği burnunda damat Mehmet karısını tuttuğu gibi balkondan aşağı fırlattı ve hiç kimse bunu umursamadı. Hele ki düşmanları ile gerçek manada ilk kez karşılaşan grubun kendi derdi başından aşkındı.

Cornelius üstüne doğru süren arabayı umursamadan uzun adımlarını atmaya devam ediyordu. Adem de vites yükseltmeye devam ediyordu. İkisi de dirayet gösterisinde bulundu. Kazanan araba olmuş gibi görünüyordu. Araba adama çarptığı gibi üstünde takla attırıp yolun kenarına bok çuvalı gibi savurdu. Çarpmanın hiddetiyle kontrolü zor toparlayan Adem istemsiz motoru istop ettirdi ve araç durdu. Balkondan bakıp alkışlayanlar vardı, hatta birisi ıslık çaldı.

'' Ben bu kadar filmi boşa izlemedim '' dedi Adem.

Arabadan indi ve bagajı açtı. Silahlardan birisini eline aldı, emniyeti açıp şarjörü kontrol ederken mermiyi ağzına verdi ve hareketsiz yatan adamın yanına yaklaştı. Güvenli bir mesafede durmaya çalışıyordu. Adamın kafasında ciddi bir göçük vardı, suratı da bir tuhaf duruyordu. Sanki aldığı darbeden ağzı burnu her yerinin yeri değişmiş bir insanlıktan çıkmış gibiydi. Bir an için dikkati dağıldı. Sokağın sonundan bir gümbürtü, bir arbede sesi gibi bir şey geliyordu ama her ne oluyorsa bundan çokça oluyor olmalıydı. O yöne baktığında yüzlerce kişinin birbirini ezercesine öne geçmeye çalışarak onlara doğru koştuğunu gördü. Ateş edemeden hemen arabaya koştu ve silahı Aylin' in eline verip arabayı çalıştırdı.

Biraz daha acele edip işi bitiremediğine pişman olmamak için ettiği dualar eşliğinde kaçmaya devam ettiler.

18: HARAM GECELER

Yol boyunca Aylin başına neler geleceğini düşündü. Hayatta genelde başına en kötüsü gelirdi ve bu sefer de en kötüsü ne olabilir diye geçirdi içinden. Daha önce intiharı düşünmüş ve şu anda etrafında olanların haberinin de olmadığı bir şekilde aslında bunu denemiştide. Fakat başarılı olamamıştı. Şaşırtıcı bir şekilde o kadar kan kaybına rağmen hayatta kalmış, organları iflas etmemiş ve kurtarılabilmişti. Aylin şimdi bunun arkasında da Efendi ile alakalı bir durum olup olmadığı geldi aklına. Eğer onu istiyorsa, onu canlı istiyor demektir.

İçine bir rahatlık geldi. Hayata sıkı sıkıya bağlı olmakla hiçbir alakası olmasa da bu düşünce onu bir miktar rahatlatmıştı. Bu macerada ne yaşanırsa yaşansın, sonunda ne olursa olsun. Bu iş onun ölümüyle sonuçlanmayacaktı. Peki Efendi onu bir esir gibi tutacaksa ve sadece kavmini üretmek için damızlık gibi kullanacaksa?

Az önceki rahatlık yerini ağzında pis bir tada bıraktı. Dişlerini sıkmaktan çenesine ağrı girmiş, kanayan dişlerinden ağzına dolan kanın bakırımsı tadı da yüzünü ekşitmesine sebep olmuştu. Gözünde canlanan imajlardan kurtulmak için kafasını salladı. Araç amaçsızca yolda ilerliyordu, diğerleri nereye gidebileceklerini ve ne yapabileceklerini konuşuyorlardı.

Aklına arabanın kapısını açıp öylece kendini kafa üstü yola bırakmak geldi, o an için ölmese dahi önden arkadan gelen arabalardan çılgının biri, düz yolda gitmek yerine onun üstünden geçmeyi tercih edebilir diye düşündü. Bilmediği onu elde edebilecek olan Efendi' nin emrindekilerden herhangi birisi olursa eğer, yapacağı şey canı pahasına onu koruyup Efendi' ye teslim etmektir.

Şehirden uzaklaşmak, insanların az olduğu veya olabileceği bir yere gitmek, saklanmak, erzak konusu, güvenlik konusu, tüm bunlar değerlendirildiğinde akla birkaç fikir geliyordu.

Merkezi küçük bir ile gidip, o ilin bir mezrasına yerleşmek. Olası ihtiyaçlarda merkeze operasyonel ziyaretler yapıp erzak sağlamak, sonrasında güvenli eve geri dönmek. Daha fazla silah edinebilmek.

'' Üstümüze koşan insan sürüsünü hatırlasanıza, bunlar aklı başında zombiler. Öyle sürüne sürüne değil, koşa koşa geliyorlar. Ben güvenli olacağını düşünmüyorum. ''

Adem arabayı Kanarya mezarlığının içine çekmiş, çalı çırpının içine girmiş mümkün olduğunca gözden görüntüden uzaklaşmıştı. Yaşayanlardan kaçmak için güzel kısmen de ironik bir yerdi. Aksi bir durum olmadığı sürece burada sakinleşip plan yapmaya karar vermişlerdi. 

SoNYıLWhere stories live. Discover now