Son Dakika

46 38 26
                                    

 8: SON DAKİKA

Adem saate bakmak istemiyordu. Televizyonu açtı. Geri sayımı takip etmek için. İnsanlar şarkı söyleyip eğleniyorlardı. Kötü, felaketlerle dolu bir yılı bırakıp başka bir yıla girmek. " Başka bir yıl olacak mı? Bu son muydu? " İnsanlar olacakları bilseydi bu kadar içten eğlenebilir miydi acaba?

Son dakikanın içine girmişlerdi. Adem gülümsedi. Pencereyi açtı. İsrafil görevini yaptığı zaman buna tam anlamıyla tanık olmak istiyordu. Ama pencereyi açar açmaz keskin bir soğuk doldu odanın içine. " Pimapen ses geçirmez ama Sur' un sesini dışarıda tutacağını sanmam" Tekrar kapattı pencereyi. Bir sigara yaktı geri sayıma çok az kalmıştı. Saniyeler...

* * *

" Kıyamet Avusturalya' dan kopmaya başlamıştır. Kopa kopa buralara geliyordur şimdi" Bir elinin üstünü diğerinin içine vurarak " vah vah vah" hareketi yapıyordu bunu söylerken. İlkay' ın esprisi sessizliği bozdu. Gülmekten kendilerini alamamışlardı. Ortam azda olsa yumuşadı. Dünyanın bir kısmı yeni yıla girmişti bile ve televizyonlardaki görüntüler meydanlardaki insanları gösteriyordu. Pekte helak oluyormuş gibi bir halleri yoktu. Havai fişekler gökyüzünü bir an aydınlatıyor, sonra yine karanlığa terk ediyorlardı. İnsanlar çok eğleniyordu. Böyle zamanlardan önce eğlenebiliyor olmak güzel bir şey olmalıydı.

* * *

Aylin içinde doğan sıkıntıdan rahatsız olmuştu. Oturmak bile rahatsızlık vermeye başladığı anda artık ayağa kalktı. Resmen gördüğü rüyanın esiri olmuştu. Saniyeler geçmek bilmiyordu. Genelde yeni yıla böyle girmezdi ki! Çok neşeli olurdu. Her şey güzel olurdu yılbaşlarında. Ama şimdi. Saniyeler geçmek bilmiyordu. Son dakikanın içindeydi. Son dakika...

* * *

" Günleri, ayları ve yılları ben saymaya başladım. Doğru hesabı yapmak için. Doğruyla yanlışı ayırmak için. Canlı ve cansızı... Ve şimdi diyorum ki bilinen tarihi nasıl başlattıysam öyle bitireceğim" Geniş salondaki karanlık Efendi' nin gözlerinde yanan harlı ateşten korkup kaçmış gibi aydınlığa bıraktı yerini. Duvarlara yerleştirilmiş meşaleler önce biraz duman çıkarttı. Sonra tutuştular ve salon iyice aydınlandı. İzbe ve köhne bir şatonun en geniş kısmıydı burası. Eşya namına hiçbir şey yoktu yine.

Efendinin üstünde sadece beyaz kumaş bir pantolon vardı. Üstü çıplaktı. Zarif ama iyi görünümlü, biraz kaslı bir görüntüsü vardı. Kölesi Cornelius ise parlak siyah bir rahip kıyafetini andıran cübbe giymişti. Bir bacağının üzerinde diz çökmüş heyecanla gülümsüyordu. Efendi ellerini yukarı kaldırdı. Elleri meşale gibi yanıyordu. Bakışlarını yere çevirdi. Sanki yerin altında bir şeyler vardı ve Efendi ona bakıyordu. " ... ve şimdi diyorum, şu anda diyorum ki benim günüm geldi...

SoNYıLWhere stories live. Discover now