2

11.4K 624 743
                                    

Yeşil gözlü çocuk daha trenin kalkmasına neredeyse bir saat olduğunu bilse de aceleyle King Cross İstasyonuna girdi. Hogwarts'la ilgili o kadar çok şey okumuştu ki, 9 3/4 numaralı perona nasıl gireceği konusunda kafasında hiç bir soru işareti yoktu. 9 ve 10 numaralı peronların arasındaki sütunu gördüğünde sırıttı. Sihir gerçekten muhteşem bir şeydi.

Etrafı kolaçan ettikten sonra sandığını da peşinde sürükleyip emin adımlarla duvara ilerledi. Yazılanlardan birinde, ilk seferde koşarak geçmenin daha iyi hissettirdiği söyleniyordu ama Harry bunu çok umursamamıştı. Duvara çarpacak değildi ya.

Duvara yaslanırmış gibi yaptığında kendini 9 3/4 numaralı peronda buldu. Demek bir portaldan geçmek pek de bir şey hissettirmiyordu.

Trenin kalkmasına daha çok zaman olduğundan, birkaç heyecanlı aile hariç peronda kimse yoktu. Buharlı treni ilgiyle incelemeyi bıraktıktan sonra gelişigüzel boş bir kompartımana girdi. Okuduklarına göre ancak akşam yemeğinde orada olabileceklerdi. Bu da Harry için daha çok okuma ve düşünme fırsatı anlamına geliyordu. Trende okurum diyerek çantasına koymayıp elinde taşıdığı 'Karanlık Lord'a Daimi Sadakat' kitabını açtı.

Kitabı Diagon Yolu'nda her yeri gezdiğinden emin olduğu bir günde keşfettiği Knocktorn Yolu'nda bir ikinci el kitapcısından almıştı.

Cadılar Bayramındaki geceyi o kadar kafasına takmıştı ki, Voldemort hakkında daha fazla bilgi edinmeye karar vermişti.

Diagon Yolu'nda kitapçıda görevli adama sorduğunda bakanlığın çoğu kitabı satmayı yasakladığını öğrenmişti. Voldemort'la ilgili satılmaya izinli kitapların neredeyse hepsi Harry Potter'ın onu nasıl alt ettiğiyle ilgiliydi. Oysa Harry onun amaçlarını, savaşma nedenini, hayat hikayesini kısaca onunla ilgili öğrenebileceği ne varsa öğrenmek istiyordu. Zaten tam bundan ümidini kestiği gün, Knocktorn Yolu'nu keşfetmişti.

Kalan son birkaç gününde büyü çalışmayı veya büyücü dünyasıyla ilgili bilgi edinme işini bırakıp sadece Voldemort'la ilgili kitapları okumuş, hakkında bir çok şey öğrenmişti.

Voldemort, amaçlarına ulaşmak uğruna her şeyi yapabilecek hırslı bir büyücüydü. En büyük amacı ise sihre hak ettiği değeri vermekti. Tüm bu savaşı sırf sihrin her alanını serbestçe kullanabilmek, aptal mugglelardan kaçıp saklanmak yerine onlara gerçek gücün sihir olduğunu gösterip, büyücülerin önünde diz çökmelerini sağlamak istiyordu. Bakanlığın uyguladığı 'mugglelarla iç içe yaşama ve kimliğini belli etmeme' politikasına tamamen karşı çıkıyordu.

Harry bu konuda ona hak vermişti. O aptal mugglelar kendilerini o kadar üstün görüp kendilerince 'anormal' özelliklere sahip herkesi dışlarken, büyücülerin onlarla iyi anlaşma ve sihrini saklama gayreti tam bir saçmalıktı. Sihir bir hediyeydi ve bir büyücü bu hediyeyi istediği zaman, istediği yerde, yakalanma kaygısı olmadan kullanabilmeliydi. Sırf bir kaç aptal korkmasın diye neden bu yüce gücü kullanmamalıydı ki?

Harry'e göre korkmalılardı da. Hiçbir yetisi olmayan muggleların kendilerini üstün görüşlerine deli oluyordu. Onlardan daha yetenekli, daha üstün olduklarını fark ettikleri herkese hemencecik 'ucube' damgasını yapıştırıyor, toplumdan soyutlamaya çalışıyorlardı. Artık o 'ucube' dedikleri kişilerin onlara sihirli birkaç kelimeyle her şeyi yapabilecek kudrete sahip olduklarını bilmelilerdi.

Elindeki kitaba bir göz attıktan sonra bilmediği bir şeylerden bahsetmediğini fark edip kitabı tekrar sandığına bıraktı. Pencereden peronun yavaş yavaş dolmaya başladığı belli oluyordu.

Diagon Yolu'ndaki ikinci gününde gereğinden fazla tanındığını fark ettiğinden beri taktığı bandanayı cebinden çıkarıp alnındaki izi kapatacak şekilde başına taktı. Önce saçlarıyla kapamayı denemişti ama kendini bildi bileli karışık olan saçları buna izin vermemişti.

Slytherin Varisi (Harry Potter AU)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ