BÖLÜM 25- KASIM RÜZGARI

303 113 102
                                    

Arslan Bey önündeki dosyayı imzaladıktan sonra arkasına yaslandı, düşünceli hali kimsenin dikkatinden kaçmıyordu. Genel sekreteri dosyaları alıp hiçbir şey söylemeden odadan çıktı. Arslan Bey bir süre gözlerini bir noktaya dikip öylece bekledi, ardından telefonunu alıp bir numarayı aradı. Aradıktan birkaç saniye sonra karşıdan kalın bir ses duydu.''Alo...''

Bir saat sonra Arslan Bey ile Demir Bey karşılıklı oturuyorlardı. Arslan Bey tok bir sesle konuşmaya başladı.''Uzun süre vaktini almayacağım, sadece bir şey sormak için görüşmek istedim.'' Demir Bey arkasında yaslanmış, neler duyacağını merak ediyordu, hiçbir şey söylemeden bekliyordu. Arslan Bey devam etti.'' Bunca zaman sonra bunu sormam saçma biliyorum ama benim o gün neler olduğunu bilmem lazım. Günlerdir kafamda bir sürü soru var, Yıldız'ı yıllar sonra gördükten sonra bazı cevaplara ihtiyacım olduğunu fark ettim.''

Demir Bey bu sözleri dinlerken alaycı bir yüz ifadesine bürünmüştü. Konuşurken aynı ifade sesine de yerleşmişti.''Evet, gerçekten saçma o gün değil de yıllar sonra sorman gerçekten saçma.''

Arslan Bey'in sesi sertleşmeye başlamıştı.''O gün seni görseydim, hesap sormadan önce öldürürdüm. Silahımı bile elime almıştım ama sen korkak gibi saklandığın için ben de gittim, o gün öyle olması daha iyiydi. Ama şimdi bazı cevaplara ihtiyacım var, gerçekten Yıldız sana kendi rızasıyla mı geldi? Yoksa...''

Demir Bey sözün burasını kesip atladı.''Yoksa ne, sen onu zorla kaçırdığımı mı düşünüyorsun? Sen o gün hakkında ne biliyorsun ki? Hiçbir şey, sadece kendi öfkenin izin verdiği kadarını biliyorsun. Belki de hala gerçek düşmanının kim olduğunu bilmiyorsun, kimlerin ondan kimleri koruduğunu da. O yüzden benden hesap sormak yerine kendinden hesap sor.''

Arslan Bey tüm bunları dinlerken anlam vermeye çalışıyordu ama bir türlü istediği cevabı bulamıyordu. Sesini biraz daha yumuşatarak devam etti.''Bak Demir Aras, sana tekrar soruyorum o gün neler olduğunu ve bunu neden yaptığınızı bana anlat, yoksa gittikçe çocuklarımız geçmişin içine savrulmaya başladı.''

Demir Bey, tüm bu sözleri duymazdan gelerek ayağa kalktı sözleri bıçak gibi keskindi.''Sana anlatacak bir şeyim yok benim, kaybettin işte kabul et. Bu hayatta her şeye sahip olamayacağını kabul et artık.''

Tam giderken Arslan Bey de en az onunki gibi keskin sözlerle karşılık verdi.''Ben bu hayatta tek bir şeye sahip olmak istedim, diğer her şeye zaten sahip olarak doğdum. Başka hiçbir şeyi umursamadım ama sen buna dayanamadın o yüzden de onu elimden aldın.''

Demir Bey arkasını dönmeden derin bir sesle karşılık verdi.''Onu senin elinden ben almadım.'' Daha sonra yürüyerek ona öfkeyle bakan Arslan Bey'i arkasında bıraktı.

**

Hasan, Gülcan'da aldığı cevap karşısında öyle öfkeye kapılmıştı ki ne yapacağını bilmez halde daha önce Baran ile gittiği meyhaneye geldi. Net delilleri olmamasına rağmen ailesine geçmişte zarar verenlerin Karaylar olduğunu düşünüyordu bu yüzden illa Gülcan'ın onların oğullarını sevmesi şart mıydı? Bardağı kafasına dikerken bu düşüncelerin içinde boğuşuyordu.''Kardeşim, sen de gelmişsin.'' Baran elini Hasan'ın omzuna atıp sırıtarak konuşmuştu. Sormadan yanına oturup garsonu çağırdı, ardından masaya da atıştırmalık söyledi. Hasan ise hiç cevap vermeden bardağı kafasına dikmeye devam ediyordu, onun bu halini izleyen Baran yapmacık duran üzgün bir ifadeyle konuşmaya başladı.''Aşk da başa bela be Hasan, aynı haldeyiz seninle...''

Hasan bu sözler üzerine dönüp şüpheci bir şekilde konuştu.''O ne demek, kimi kast ediyorsun?''

Baran yüzüne acı bir ifade yerleştirip karşılık verdi.''Benim de sevdalı olduğumu biliyorsun ama işte şu Karayların oğlu olmasaydı...''

KEŞFEDİLMEMİŞ (TAMAMLANDI)Kde žijí příběhy. Začni objevovat