BÖLÜM 22- KÜÇÜK BİR İHTİMAL

319 116 41
                                    

Hasan akşamdan itibaren annesinin işini bitirip odasına çıkmasını bekliyordu, ninesinin işlerini bitirip çıktığını görünce, usulca içeri girdi. Ninesi elindeki tespihi yavaşça çekiyor, dudakları bir şeyler mırıldanıyordu. Hasan içeri girince başını çevirip ona bakmadı, gözü pencereden dışarı bakıyor birisini bekliyor gibiydi. Torununun girişine tepki vermemişti ama sessiz varlığını hissediyordu. Hasan dikkatle ninesinin yanına oturup elindeki resmi yüzüne doğru dikkatle yaklaştırdı. Kısık bir sesle ama net cümlelerle konuşmaya çalışıyordu.''Nine, bu resimdekileri tanıyor musun?''

Ninesi hala pencereden dışarı bakıyordu, birkaç saniye gözleri hiç kıpırdamadı. Sonra yavaşça kırışmış göz kapakları kımıldayıp resme doğru kaydı. Sesi çıkmadı birkaç saniye, sonra gözleri büyümeye başladı. Nefes alması değişmişti, kalbinin atması dışarıdan duyulmaya başlamıştı. Hasan bir an korktu, ninesine kendisi yüzünden bir şey olursa buna dayanamazdı. Bir an tereddüt edip resmi uzaklaştırmaya karar verdi ama tam o sırada Sara nine sıkıca resmi kavradı. Aynı anda dudaklarından acılı kelimeler dökülmeye başladı.''Hasan'ım, nerdesin oğlum? Bu kâğıda mı sakladılar seni? Ananın yanına gel oğlum, affet ananın atasını yanıma gel...'' Sara ninenin sesi kısıldı ufak ağlaması duyuluyordu sadece. Hasan ölen kişinin dayısı olduğunu anlamıştı ve normal bir şekilde ölmediğini de... Baran'ın anlattıklarını düşününce, bu işin altında Arslan Karay'ın olabileceği ihtimali kuvvetleniyordu. Artık bunu yapanı öğrenmesi gerekiyordu, yarın ilk iş bunu öğrenecekti.

**

Akşam yemeğinden sonra Tuna'nın evden bir anda kaybolması Lütfiye Hanım'ın canını sıkmıştı. Arslan Bey'e kahvesini uzatırken, endişeli bir sesle konuşmaya başladı.''Kesin bu oğlan bizden habersiz bir şeyler yapıyor. Bak kesin o kızı buraya getirdi, ben asla o kızı kabul etmem Arslan Bey. O yüzden sen de ne olursa olsun Tuna'nın karşısında olacaksın!''

Arslan Bey eşini dinlerken kafasında onlarca soru dolanıyordu. Baş edemediği en büyük soru da oğlunun sevdiği kızın neden Yıldız'ın kızı olduğuydu. Kendini çaresiz hissediyordu, Tuna'yı vazgeçirmek imkânsız bir şeydi. Ama o kızı kabul etmek daha imkânsızdı. Onu her gördüğünde geçmiş önüne gelecekti, içinde yıllardır hissettiği kıymığın acısı varken daha fazlasına dayanmaya gücü yoktu. Telkin edici bir sesle eşine karşılık verdi.''Konuyu açıp durma, Tuna'nın ne kadar inatçı olduğunu biliyorsun. O yüzden ona yasak koymak demek elde etmesi için cesaret vermek demek.''

Lütfiye Hanım eşinin bu sözlerine sinirli bir şekilde karşılık verdi.''O zaman susup vazgeçmesini mi bekleyelim. Benim susmaya niyetim yok, annesinin yıllar önce birçok insana yaşattığı acıdan sonra kızının da aileme zarar vermesine izin vermem.'' Arslan Bey eşinden ilk defa geçmiş ile ilgili bu sözleri duyuyordu. Eşinin her şeyi bildiğini tahmin ediyordu ama üzülmemesi için hiçbir zaman dile getirmemişti. İlk defa bunları duymak onu şaşırtmıştı. Arslan Bey yıllarca bu konunun sadece kendi içinde yara olduğunu düşünmüştü ama eşine şimdi bakınca onun da içinde derin yaralar olduğunu görebiliyordu. Lütfiye Hanım onunla evlenirken kalbinde başka kadının aşkını taşıdığını biliyordu ama asla yıllarca bunu dile getirmemişti. Bu gerçekten katlanılması zor bir şeydi, Arslan Bey bunları düşününce elini uzatıp eşinin elini kavradı. Belki de uzun zaman sonra ilk kez bu kadar yakın davranıyordu. Sesinde de uzun zamandır olmayan bir yakınlık vardı.

''Lütfiye, bunları düşünüp canını sıkma, hayatta yaşanacak şeyler kaderin yolundan sapmaz. Sürekli düşünüp dert etme, bakacağız bir çaresine elbet. Tuna zamanla anlayacaktır.'' Arslan Bey'in bu yakın ilgisi eşini mutlu etmişti. Daha fazla bu konudan konuşup canını sıkmak istemedi, konuyu değiştirip eşiyle neşeli bir muhabbet etmeye başladı.

KEŞFEDİLMEMİŞ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now