BÖLÜM 14- BİLİNMEZ GERÇEKLER

344 119 18
                                    

  Hadi söyle sevdiğim,

Hayalimiz bu son muydu?

Gitme diyen dilin,

Kalbine söz geçiremedi mi?

Hadi söyle sevdiğim,

Bedenimi saran ellerin,

Ruhumu saramadı mı?

Hadi söyle sevdiğim,

Sevdiğim diyen gözlerin,

Yüreğin kadar mert olamadı mı?

1985

Sevmek başlıca, dünya var olalı her ruhun en büyük huzuruydu. Arslan genç, heyecanlı, gözünü budaktan sakınmayan yağız bir erkekti. Böylesi bir erkek sadece bir kızın karşısında boynunu eğer, ondan başkasını gözü görmezdi. Yıldız da farklı durumda değildi. Kimsenin bakışına karşılık vermez sadece bir yüreği beklerdi. İlk gördüğü gün vurulmuştu, Haşim Karay'ın Oğlu Arslan Karay, Mustafa Kaya'nın kızı Yıldız Kaya'ya. Her günü onun özlemi ile geçer, her anı onun hayali gözünün önünde olurdu. Genç yaştaki bu iki insan derin bir bağ ile bağlanmıştı.

Arslan her günün hayalinde Yıldız ile kavuşmaktan başka bir şey düşünmezdi. Babası ile işleri halleder ama yine Yıldız'ı uzaktan seyre giderdi. Bir gölge gibi sürekli peşinde olurdu. Yıldız da ardındaki gölgeden haberdar yüreği ferah olurdu. Böylece günler haftaları kovalar giderdi.

Arslan'ın en yakın arkadaşı Demir ile Hasan'dı. Onlarla sürekli beraberlerdi, her fırsatta Nemrut Dağı'na gider hazine ararlardı. Gerçi bu hazine tutkusu en çok Hasan'da vardı. Her zaman etrafı gezer, yüreğini verdiği kıza özel hediyeler arardı. Onun yüreğindeki kız ise çok derinlerde saklanırdı, kimseler bilmezdi. Hasan'ın böyle bir huyu vardı asla sırrını kimseye anlatmazdı. Demir de hırslı ve çalışkan bir gençti. Babasının fazla malı yoktu o yüzden Arslan'ın hep şanslı olduğunu düşünür ve ondan daha zengin olmayı içten içe isterdi.

Ama onun zenginlikten daha büyük bir hırsı vardı. Onun olmasını istediği öyle bir şey vardı ki yedi cihan bir araya gelse ona veremezdi. Ama o almak için öyle hırslıydı ki tek hedefi olmuştu. En büyük takıntısı Yıldız'dı. Onu çok eskiden görmüştü ve ilk gördüğü an tutulmuştu. Ama sonra Yıldız'ın sevdalısının Arslan olduğunu öğrenince yüreği hiç olmadığı kadar öfke dolmuştu. Arslan'ın her istediğine sahip olması yetmezmiş gibi bir de sevdiği kızı almıştı. Onun için dayanması imkânsız hale gelen bir durumdu.

Yıldız ise bu olanlardan habersiz, yüreğinde bir Arslan'ın sevgisi günlerini geçiriyordu. En yakın arkadaşı dert ortağı Elif'ti. Sara teyzesinin kızı, Hasan'ın küçük kardeşi... Ona anlatırdı her derdini, yüreğinde ne olsa ona açardı. Elif de yürekten Yıldız'ı sever, herkese karşı kollardı. Çarşıya beraber gider beraber giysiler alırlardı. Ve bu sırada Elif, Arslan'ın onları takip ettiğini Yıldız'a fısıldardı. Yıldız bunun sevincinden havalara uçup, onunla buluşabilmek için gizlice kaçmaya çalışırdı. Tabi bu sırada en büyük yardımcısı Elif'ti.

Yine bir gün kaçmayı planladıktan sonra ikisinin yeri olan küçük tepeye gitti. Karşısında toplanmıştı başını aşağıya eğmiş ağlayan gelinler. Kırmızı renkli parça parça başlarından gözyaşı damlaları gibi top başlar aşağıya sarkıyordu. Toplamaya başladı büyük bir hevesle Yıldız. Arkasında birisi yaklaştı, ellerinde mor renkli dağ sümbülleri vardı. Öyle güzel kokuyorlardı ki. Yıldız başını çevirip Arslan'ın yüzüne baktı. Genç yüzünde öyle güzel bir parıltı vardı ki. Ya da bu parıltı ona baktığı için miydi? Gülümseyen yüzüyle elindeki çiçekleri uzattı Arslan. '' Senin gözlerin gibi bakıyor bu sümbüller. Dağların asi çiçeği senin gibi.. Aynı senin gibi narin.. Ama senin kadar inatçı..'' Gülümsedi Yıldız gözlerini çiçeklere dikti sonra sevgiyle ona bakan adama. Uzanıp elinden aldı çiçekleri. Arslan sesindeki coşkun ifadeyi saklamadan konuştu. ''Babamı ikna ettim, şimdi işine ara verip seni istemeye geleceğiz. Sadece şimdi bizimle ilgilenecekler.'' Yıldız'ın yüzünde kocaman iki pembelik belirdi. Utancından başını yere eğip sessizce konuştu.''Ama benim ailem bu konu hakkında bir şey demedi, sanırım bilmiyorlar.'' Arslan gülen yüzü ile karşılık verdi.''Olur mu öyle şey, annem konuşacaktı söz verdi. Onlar sen utanma diye söylememişlerdir. Yarın konuşurlar.'' Yıldız'ın yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Elindeki çiçekleri uzunca içine çekip, evine doğru koşmaya başladı. Arslan da arkasından derin bir iç çekip uzun uzun baktı. Son bakışıymışçasına, hasretle baktı.

KEŞFEDİLMEMİŞ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin