BÖLÜM 7- SEVGİYE DOĞRU

416 121 14
                                    

Sabah güneşi soğuk bir esinti ile şehrin üzerine serilmişti. Kuşların sesi uzaklara göç ediyordu. Ekim ortaları sarı bir renkte yayılıyordu toprağın üzerine. Tuna erkenden evden çıkmıştı. Annesinin ağlaması, kalması için yalvarması onu ikna etmemişti. Arslan Bey ise yorum yapmamıştı. Sadece Abisinin de onunla havaalanına gitmesini söylemişti. Mehmet arabayı sürerken konuşmuyordu. Tuna dışarıya bakıp, neden içinde bu şehre veda etmek bu defa zor geliyor diye düşünüyordu. Gözleri uzakta bir görüntüye takılınca neden zor olduğunu anladı. Nemrut Dağı tüm ihtişamıyla Kâhta'ya bakıyordu. Dağ değil de sanki iki çift kehribar göz ona bakıyordu. Gözlerini yumdu Tuna sanki aklının içinde aynı görüntü yokmuş gibi. Yüreği sıkışır gibi oldu ama belli etmedi.

Havaalanına vardıkları zaman yabancı arkadaşlarının da geldiğini gördü Tuna. Bir araya gelip beraber ilerlediler. Onlar sıraya girdikleri esnada Mehmet kardeşini omzuna dokundu. İçten bir sesle konuştu.

''Tuna, zorla gidiyor gibisin. Evde olunca üç günde sıkılan sen bu defa gidemiyor gibi.''

Tuna abisine gülümseyerek cevap verdi. '' Tabi ki gitmek zor, bir de bu defa biraz uzun kaldım. Alıştım size, yeğenlerimden ayrılmak zor geldi herhalde.'' Mehmet başını hayır anlamında salladı.

'' Öyle değil, gözlerin hasretine dayanamayacağın birini ardında bırakıyor gibi bakıyor.'' Tuna konuşmadı. Yüzüne baktı abisinin, yanlış bir şey yoktu sözlerinde.

**

Cenk Macar kız arkadaşını İstanbul'a yolcu etmek için havaalanına gelmişti. Üzgün yüz ifadesi ile kız arkadaşı ile konuşuyordu. O da burada işi bitince en kısa zamanda yanına geleceğini anlatıyordu. Bir anda gözü Tuna'ya takıldı. Elinde çantası ile birisiyle vedalaşıyordu. Yanında dün gördüğü adamlar ve kadın vardı. Kadın samimi bir şekilde Tuna'nın koluna girmiş hafifçe çekiştiriyordu. Kendi kendine söylendi.

'' Vay demek kızlar haklıymış, adamın sevgili bu sanırım. Şimdi geri dönüyor herhalde onunla.'' Daha sonra kız arkadaşını yolcu edince arkadaşlarının yanına dönmek için havaalanından ayrıldı.

**

Sert rüzgârlar esmeye başlamıştı Nemrut'un üzerine. Gözlerine dolan toprak işlerine engel oluyordu. Hava şartlarından dolayı Bulut Hoca daha kontrollü hareket ediyor, kazıyı hızlandırmaya çalışıyordu. Ama bugün Macar kadınla aralarında bir anlaşmazlık vardı. Uzun zamandır bir konuyu tartışıyorlardı. Diğerleri ise çadırın altına oturmuş kahve içiyorlardı. Seren Macar Arkeologu işaret ederek konuştu.

'' Kendini beğenmiş birisi baksanıza. Bulut Hoca'nın kazı için gösterdiği yol daha doğru ve bence daha güvenli.'' Ece ona katılmadığını ifade eden bir yüzle konuştu.

'' Ama kadın Bulut Hoca'ya göre daha tecrübeli ve yaşlı. Bence onun bilgi birikimine güvenmek lazım. Sen ne düşünüyorsun Maya.'' Maya ona soru sorulunca kendine geldi. Sabahtan beri aklı farklı yerdeydi. Dalgın bir ifade ile konuştu.

'' Emin değilim, benim tek korkum kazı durmasın da. İsterlerse tüm gün tartışsınlar.''

Ece yüzünde Munzur bir gülümseme ile konuştu. '' Yaşça bizim hocadan büyük ama sanki ilgiyle bakıyor gibi. Baksanıza Bulut Hoca ile bilerek tartışıyor gibi. '' Kızların gözlerini deviren bakışları karşısında '' Olamaz mı?'' diye sordu. Maya ile Seren aynı anda başlarını hayır anlamında salladılar.

'' Bilin bakalım, ben ne dedikodu getirdim size?'' Cenk çadıra ellerini sunum yapan bir spiker gibi kaldırarak girmişti. Seren sıkılgan bir ifade ile sordu.

KEŞFEDİLMEMİŞ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now