50.Bölüm<<Küçük umutlar>>

Start from the beginning
                                    

"Yalan söylediğini düşünmüyorum. Ama neden...?" Nefesim sesli bir şekilde dışarıya süzüldü. "Zaten hayatımızda yeterince yalana yer veriyoruz. Daha fazlasına ne gerek vardı. Gerçek annemi neden saklayıp beni yalan bir aileye versinler?"

Tugay'ın dediği birkaç şey aklıma geliyordu ama bunları sonraya erteliyordum. Savaş ile birbirimizden ayrıldığımızda çocuklar neler oluyor dercesine bakışlar attı.

"Gidilmesi gereken bir yer çıktı."

"Ah, harika. Bende bu gün neden bu kadar sakin diyordum. Sıradaki durağımız neresi?"

Helena elinde tuttuğu çantasını koluna asıp hadi dercesine çıkışı işaret etti. Hepimiz alışmıştık artık sakin bir günümüz geçemeyeceğine. Bu gürültülü yerde daha fazla kalmadan hesabı ödediğimiz gibi dışarı çıktık. Arabaların önüne gelip durduk.

Elimdeki kağıdı açıp adrese baktım.

SİVAS, GÖLOVA İLÇESİ, ÇEVRECİK KÖYÜ.

SENA AKYILDIZ . "Nüfusu çok düşük. Etraftan bir kişiye sorsan bile evini gösterirler."

Tel: 0544 689 61**

"Yaptığım affedilmezler şeyler için tekrardan özür dilerim yarasa... Kendine iyi bak."

Tugay...

Son yazdığı şeylerde tekrar göz gezdirip bana sabırsız gözlerle bakan insanları fark ettim. Kağıdı katlayıp tekrardan cebime tıkıştırdım.

"Sivas."

"Bu ne kadarlık bir mesafe ediyor?"

"İstanbul'dan 10 saatlik mesafe."

"Asıl sormam gereken şeyi nedense hep sonda soruyorum." Helana'nın meraklı gözleri üzerimde dolaşıyordu. "Neden Sivas'a gidiyoruz? Ayrıca orada kim var?"

Annem demek istiyordum. Gerçek annem. Ama hissedecekleri şeylerden de emin olamıyordum ki. Şimdiye kadar hepimizin annesinin aynı kişiliğe sahip olduklarını biliyorduk. Eğer gerçek annemin yanına gittiğimizde bana iyi davranırsa onların gözlerinde oluşacak ifade az çok gözümün önüne geliyordu. Gerçi bu tam olarak doğru muydu bilmiyordum. Gidince anlayacaktık artık.

"Gerçekliğini doğrulamam gereken biri." O notu aldığımdan beri aklımda olan düşünceyle Savaş'a baktım. O güzelim yeşilleri telefonunda dolaşıyordu. Ona baktığımı hissetmiş gibi kafasını kaldırıp bana baktı. Ufak bir tebessüm dönüp dolaşıp dudaklarımdaki yerini almıştı. Oda tebessüm edip telefonu cebine yerleştirdi.

"Yalnız, bu hepimizin gitmesi gereken bir yer değil. Kızlar siz otelde Eylem'in yanında kalacaksınız. Mahkeme ye kadar başına bir şey gelsin istemiyorum. Zaten olayları daha kavrayabilmiş değil. Onun yanında olacaksınız."

İtiraz edeceklerken elimi kaldırıp onları durdurdum. Sıradaki hedeflerime döndüm.

"Savaş, seninde gelmeni istemiyorum. Yarın sabahtan oraya gideceğiz, evet ama ne bulacağımızı da bilmiyoruz. Belki boşa gideceğiz. Belki de gerçekten oradadır. Eğer düşündüğüm gibi giderse bir kaç gün orada kalma gibi bir durumum olabilir. Aksi halde geri döneriz zaten. Bu arada da sende Doğu ile babanın yanına gidip bu zamana kadar yaşadığınız şeyleri konuşup halledin. Arayı kapatmak için uzun bir zaman gerekli. Ben de eğer gelirseler Utku ve Sefa ile giderim. Sizin için bir sorun olur mu?"

KARANLIK SIRLARWhere stories live. Discover now