36.Bölüm《Ameliyathane》

1.2K 112 17
                                    

Keyifli okumalar☺☺

Multimedya;Ameliyathane

"Biliyordum böyle olacağını! Dikkatsiz davranıp tedbir almadığımız için bunlar başımıza geldi!"

Elimi sinirle saçlarımdan geçirip dağıtırken durmadan sağa sola gidip duruyordum. Onların bu kadar sessiz kalmayacağını bilmeliydim. Bize dokunamıyorlardı ama etrafımızdakileri kullanıyordu. Sefanın kaçırılmış olduğunu öğrendiğimden beri yerimde duramayıp sinirle bir kaç masayı dağıtmıştım. Savaş barı hızla boşalttırmış, içeri kimseyi almaması konusunda görevlileri uyarmıştı. 

"Şuan bunu tartışacak zaman değil. Neler yapabileceğimize bakalım"

Eliza duygusuzca konuya odaklı görüşünü söylerken ben sakin olmak istemiyordum. Sefa kaçırılmış ve ona ne yapacakları hakkında bir fikrim yoktu. Bu cevapsız sorular ise aklımı başımdan alıyordu. 

"Utku, Tamer'i ara gerekli ekipmanlarını toplayıp buraya gelsin!"

Utku Savaşın dediğini yerine getirip cebinden çıkarttığı telefonu kulağına götürdü. Bir şeyler konuşuyordu ama ne olduğunu anlayamıyordum. Kafamın içindeki uğultu geçecek gibi değildi. Neden sorusunu sormaktan artık bıkmıştım. Ama neden bu illetler bizi bulmak zorundaydı ki. Şimdi olanlar sadecede bizimle sınırlı kalmayıp etrafımıza saçılıyordu. Önem verdiğim kişilerin benim yüzümden bu hale düşmeleri çıldırmama sebebiyet veriyordu. Artık kimi koruyacağımı şaşırmıştım.Bir yandan kendimi, bir yandan kardeşlerimi, diğer yandan da değer verdiklerimi. Hangi birine yetişecektim ki ben!

Yarım saat öylece durmuş düşüncelere dalmış haldeydik. Tamer kapıdan girip yanımıza geldi. İki elinde de bilgisayar ekipmanları tutuyordu. Utku bir masayı hızla boşaltırken Tamer bilgisayarları kurdu. 

Savaş yanıma gelip belimden tutup sıkıca sarıldı. Kollarımı boynuna dolarken gözümden düşen yaşa engel olamadım. Sefanın şimdi ne durumda olduğunu düşününce elim ayağım titriyordu. 

"Korkuyorum Savaş. Ona bir şey olacak diye çok korkuyorum"

Başımı boynuna gömerken daha da sıktı kollarını. Burnunu saçlarıma sürtüp eliyle okşadı.

"Korkma güzelim. Ne olursa olsun size bir zarar gelmesine izin vermem!"

Bu dediğine inanmak istedim. Gerçekten de ona bir zarar gelmediğine kendimi inandırmak istedim ama nasıl bir cani olduklarını düşününce bu düşünce kafamdan direkt olarak siliniyor. Savaştan yavaşça ayrılıp etrafımızdakilere baktım. Kızlar Sefayı tanımadıkları için bir duygu belirtisi yaşamıyorlardı. Sadece Helena üzgün görünüyordu. Beni araştırırken Sefa hakkında da bilgi edinmişti. Üstelik bir kaç gün aynı evde bile kalmışlardı. Onun için bu kadar üzülmesi bile yeterdi. 

"Eliza Tamer'e IP adresini ver. Tamer ne yap et. Nereden yarım alırsan al. O adresin konumunu bul!"

"Anlaşıldı"

Tamer başını sallarken Eliza ona IP adresini verdi. Tamer bizden kopup iyice bilgisayarların içine gömüldü.

"Neden bunu benden istemedin?"

Merakla Savaşa bakarken eliyle yanağımı okşadı. Gözlerimi kapatıp bu anın tadını çıkarmaya çalıştım.

"İyi değilsin zaten. Tamer işinde son derece yetenekli biri. Ona güvenebilirsin"

Başımı sallayarak onayladım. Benden ayrılıp herkese kalktığımız masayı gösterdi. Hepimiz geçip otururken Haleyi ortalarda görememiştim. Kaşlarım çatılırken onlardan ayrılıp barı iyice aramaya çalıştım. En sonundan kızlar tuvaletine geldiğimde içeriden çıkan hıçkırık sesiyle omuzlarımı düşürüp içeri girdim. Sesler en son ki kabinden geliyordu. Yavaşça oraya gidip kapıyı açtım. Hale klozete oturmuş elleri yüzünde hıçkırıyordu.

KARANLIK SIRLARWhere stories live. Discover now