50.Bölüm<<Küçük umutlar>>

1.1K 112 6
                                    

Bölüm geciktiği için üzgünüm :(

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...

Keyifli okumalar

Zeminin yaydığı o soğuk his kalçamdan başlayıp bütün hücrelerime nüksederken o soğukluğu bertaraf edecek bir çözüm yolu bulamıyordum. Bütün çıkışlarım kapalı, nereye dönsem hep bir duvar önüme kalkan oluşturuyordu. Ne bir adım geri, ne bir adım ileri atabiliyordum. O çıkmaz sokaklardan biri de şuan gözlerimin dalıp gittiği kağıt parçasıydı. Neyin doğru neyin yalan olduğunu kavrayamıyordum artık. Yarın yanına gideceğim kişinin annem olduğunu düşünürken bugün annemin başka bir kadın olduğunu öğreniyordum. İçimdeki tomurcuklanan acı hissiyle başımı duvara yaslayıp gözlerimi yumdum. Dolu gözlerimden akan bir damla yanağımda iz bırakarak yolunu buluyordu. Bugüne kadar birleştirdiğim parçalar ve doğrular bir çatlak oluşturmuştu.

Neden diye soruyordum kendime. Neden bizim hayatımız da herkesinki gibi değil? Herkesinki gibi bir ailede beşiz şekilde doğup güzel bir aileye sahip olmak varken, bizim kaderimiz neden bu yöndeydi. Zor olsa da kabullendiğim gerçek, beş dakika önce yerle bir edilmişti. İçimdeki küçücük yerin umutla baş gösterdiğini hissedebiliyordum. Tugay'ın dediğine göre gerçek annem ben doğunca beni bırakmak istememiş. Bade hanım ise annemin bana gerçekleri anlatması korkusuyla beni ondan koparıp Başak hanıma vermişti.

"Bıktım artık."

Dudaklarım kendi kendine kıpırdanırken oturduğum yerden ellerimle destek alıp ayağa kalkmaya başladım. Dengemi bulduğumda elimdeki kağıdı deri taytın arka cebine sıkıştırdım. Bulunduğum kuytu köşeden çıkıp çocukların bulunduğu alana gitmeye başladım. Gözlerimdeki yanmayı hissettiğimde sertçe yutkunup titreyen çenemi durdurmaya başladım. Fazla geliyordu artık bana. En ufak iyi veya kötü bir şeyde moralim tepetaklak oluyordu. İçeriye girdiğimde çocukların ayaklanmaya başladıklarını fark ettim. Savaş'ın bulunduğum yere ilerlemeye başladığını gördüğümde adımlarımı durdurdum. Yeşilleri beni fark ettiğinde oda adımlarını durdurdu. Biçimli kalın kaşları çatıldığında gözleri ifademi süzüyordu. Bizimkilerin de hareketlerini durdurup beni izlemeye başladıklarını fark ettim.

"Kızıl?"

Savaş'ın şüphe dolu sesiyle bakışlarımı tekrar ona diktim. Kendimi sıkmaktan dolayı kızaran gözlerimi, hafif karanlıkta bile fark etmiş olmalıydı. Adımlarımı hızla ona doğru ilerletmeye başladığımda oda bir kaç adım attı. Kollarımı açtığım gibi boynuna sıkıca sarıldım. Bedeninde ki gerginlik bir şeylerin farkındalığıyla artmıştı. Kollarını belimdeki yerine yerleştirip iyice kendine yapıştırdı. Başım boynundaki yerini alırken derin bir soluk çektim içime.

"Neyin var güzelim?"

"Tugay geldi Savaş, gerçek annemin Başak hanım değilde başka biri olduğunu iddia etti."

Tugay ismini duymasıyla bedeninde belirli bir kasılma oluştu. Belimi sıkan ellerinden birini uzaklaştırıp yüzümü yüzüne hizaladı.

"O şerefsizi nerede gördün?"

"Lavabodan çıktığımda yanıma geldi. Olan olaylarla ilgili bir şeyler söyleyip gerçek annemin bilgilerini bana verdi."

Diğerleri de bir şeyler olduğunu hissedip yanımızdaki yerlerini almışlardı bile.

"Ona inanıyor musun?"

Tereddüt bir sinsi yılan gibi içime işlemeye çalışsa da ona izin vermedim. Dürüst olduğu hal ve hareketlerinden belli oluyordu. Üstelik kağıtta yazan adrese gitsem bunun doğru veya yanlış olduğunu anlayabilirdim.

KARANLIK SIRLARWhere stories live. Discover now