39.Bölüm ∞ Final (Part 2)

32.5K 1.5K 117
                                    

Dilşah olduğu yerde kalırken ben sesin sahibini tanımıştım. Büyük bir rahatlık ve umursamazlıkla arkamı dönüp gözlerimi bu hayatta boğazlamak istediğim tek adama çevirdim. Macit gözleri irilmiş şaşkınca bize bakıyordu. Dilşah'ı kaçırabilecek kadar delirmiş olmamı beklemiyordu belli ki. Ama delirmiştim! Bu orospu çocuğu benim sevdiğim kadını, benim kadınımı kendine ait kılmaya çalışmıştı. Telefonda duyduklarım hala kulağımda çınlıyor, o an hissettiğim öfke harbi hala sürüyordu. Dilşahla yeni bir hayata başlayacaktık ama bu heriften sinirimi çıkarmadan da gidemezdim. Yaptıkları artık boyumu da, sabrımı da aşmıştı!

"Dilşah arabaya bin" dedim gözlerimi Macit'in öfkeye dönen gözlerinden ayırmadan.

"Akın..." dedi kolumdan çekiştirip inlercesine. Korkuyordu biliyorum ama hastaydı da. Ayakta zor duruyordu.

"Dilşah şu arabaya bin!" diye gürledim sonunda tüm öfkemle.

Aniden korkuyla yerinden sıçrayınca keşke öfkeme hakim olsaydım diye düşündüm. Onu korkutmak istemiyordum ama her lafıma bir sözü vardı. Bana kafa tutmayı, dediğim şeyi ikiletmeyi seviyordu. Böyle kadınlardan haz etmezdim aslında. Ama o farklıydı. Bir insanın neyini sevdiğini, neyini sevmediğini pek ayırt edemezsiniz ama sadece seversiniz. İşte bende öyle seviyordum bu kızı.

Cemre olayın ciddiyetini anlayıp arabadan indi ve Dilşah'ın kolunu tuttu. Dilşah, Cemre'yi gördüğünde biraz daha rahatlamışsa da binmemek için diretiyordu. Macit'in gözleri kısılı, dudakları ince bir çizgi halindeydi. Sonunda konuştu.

"Dilşah'ı bırakın. O hiçbir yere gitmiyor!" dedi ellerini iki yanında yumruk yaparak. Güzel... Benim de istediğim buydu zaten!

"Gelip engel olsana" dedi Ulaş, erkeklerin kavgada en nefret ettiği hareketi yapıp sırıtarak. Böyle yapınca tam bir piç oluyordu. Bunu onunla kavga ettiğimiz zamanlardan en iyi ben bilirdim. Bu rahat ve erişilemez tavrı insan üzerinde psikolojik baskı kuruyordu. Macit'te de aynısı olmuş gibi bir adım geriledi ama yine de gözlerini hınç bürümüş gibiydi.

"İkiye bir, sizin işiniz tabii" dedi tükürürcesine. Şimdi de bizi adaletsizlikle suçluyordu. Evet Ulaş'ın da onu dövmek istediğini biliyordum ama böyle bir durumda bizde kesinlikle araya girilmezdi. Bunu kuzenim de çok iyi bilirdi.

"Gel orospu çocuğu gel. Sana dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğim. Sadece ben!" dedim dişlerimin arasından tıslayarak. Artık kendime hakim olmakta zorlanıyordum. Dilşah ise arabaya binmemek, bu kavgayı engellemeye çalışmak için direniyordu. "Dilşah bin şu arabaya diyorum. Bin!" diye gürledim sonunda gözlerimi irice açıp onunla göz göze gelerek.

Kızgınlığım onu ürkütmüştü. Aksi gibi ona bakan gözlerimden de tahminimce ateşler çıktığını fark edip yüzü gözü beyazladı. Kahretsin! Sonunda benim ciddi olduğumu anlayıp Cemre'nin yardımıyla arabaya bindi. Pencereden bizi izlerken Cemre ellerini kotunun ceplerine sokup dibimizde bitti. Ulaş ve ben aynı anda tek kaşımızı kaldırıp ona baktığımızda ikimize de baktı.

"Ne? Bu arabaya binme işi sadece Dilşah'a yönelik sanıyordum" dedi şaşkınca.

"Cemre sende bin şu arabaya" dedim sakin sesimle. Ah bu kadınlar! Kavga ortamında olmak onları huzursuz ederdi ama bok varmış gibi de olmak isterlerdi.

"Akın sizi yalnız bırakamam" dedi Cemre kesinkes sesiyle.

Ulaş bana dönüp "O laftan anlamaz kardeşim" dedi alaycı bir şekilde gülerek. Aniden eğilip Cemre'yi bacaklarından yakalayınca kızdan garip bir çığlık çıktı. Ulaş karısını sırtına atıp giderken o öfkemde bile gülesim geldi. Zar zor Cemre'yi arabanın arka koltuğuna tıktığında kapıları kilitledi ve bana dönüp göz kırptı.

Sev Yeter (2)Where stories live. Discover now