19.Bölüm ∞

39.9K 1.5K 42
                                    

19.Bölüm ∞

Aslında endişem şundan ibaretti; Macit Dilşah'ın evime geldiğini mi biliyordu sadece, yoksa aramızda geçenlerden de haberi var mıydı? Gerçi ne olursa olsun bu pislik herifin ne düşündüğü, ne bildiği umurumda değildi. Ama burada Dilşah'ın da hisleri söz konusuydu. Evet aramızda geçen özel geceyi biri dahi bilirse bunun onun için yıkım olacağını biliyordum. Tam da benim aksime...

"Eee?" dedim kaba bir sesle. Bu adam ona açıklama yapacağımı mı sanıyordu? Üstelik hesap sorduğu kişi benim sevgilimdi. Daha dün gece kollarımda uyuyan, bedeninin her milimini bana sunan kadın...

"Ondan uzak dur! Bu konuda ciddiyim. Onun aklını bulandırma. Zaten 2 hafta sonra herkes kendi işine bakacak ve Dilşah da ait olduğu yere geri dönecek!" dediğinde içimi saran huzursuzluğa mani olamadım. İçimden avaz avaz bağıran 'onun ait olduğu yer benim yanım!' sesi susturmaya çalıştım. Zira pek de mantıklı şeyler düşünemiyordum. Evet o kızın buradan gideceğini biliyordum ve hangi akla mantık onu yatağıma almıştım ki? Muhtemelen onu sürekli sahiplenmem de bu yüzdendi.

Bakire olduğu için kendimi sorumlu hissediyordum. İçimdeki piç, pervasız Akın her zaman ki ön yargılarıyla 'Aranızda yaşananlar klasik sevgililerin yaşayabileceği' şeyler dese de Dilşah'a göre böyle olmadığını biliyordum. Muhtemelen kendisini kocasına saklayacaktı ama işler bir anda karışmıştı.

"Bu konuya elbette Dilşah karar verecek. Aksi halde gitmek istemezse, onu bırakmam!" dedim gözlerimi kısıp karşımdaki süzmeye tehditkâr bakışlar atarak. Macit'in bakışları bir an sert sözlerimden olsa gerek ürkse de ardından sabah yürek yiyip gelmiş gibi göğsünü kabarttı ve beni sinirlendirecek o sözleri söyledi.

"Dilşah benim karım olacak!"

Elimin titremesi ve yumruğumu karşımdaki adama geçirme isteğimin aniden yükselmesine karşın ben daha ağzımı açamadan Demir elleri cebinde bize yaklaştı ve gergin halimizi fark etmeyip gülümsedi.

"Hadi nerede kaldınız herkes sizi masada bekliyor" dediğinde Macit'in gözlerine son bir alaycı bakışımı savurdum ve tuvalet kapısını çarparak banyoya girdim. Ellerimin sıkmaktan mosmor olduğunu görünce yanımdaki duvara tüm gücümle yumruk attım ve muhtemelen incilmiş olan elimi umursamaksızın karşımdaki aynadan öfkeyle nefes alıp veren kendime baktım.

><

Nadir amca bize Anıl'ın küçüklüğü hakkında komik olayları anlatırken en yakın arkadaşımda yanımda keyifle kıkırdıyordum. Odaya giren Macit ve Demir ağabeyimle bir an dikkatim dağılsa da tekrar başımı babam gibi sevip saydığım adama çevirdim ve onun dilinden dökülen her kelimeyi kendime dua bildim.

Baba yokluğu içimde öyle bir sıkıntıydı ki. Güldüğüm zamanlar yanak kaslarım ağrıyor sanki 'baban öldü, ne gülüyorsun' diyen iç sesime kapılıp gidiyordum. Evet yaklaşık 2-3 hafta önce 'baba' dediğim ve gönlümün baş köşesinde taş kurmuş olan adam... ölmüştü. Hem de hiçbir sağlık sorunu yokken aniden kalp krizi geçirmişti.

Aslında babam sağlıklı bir adamdı ve kalp krizi ihtimalini ona yakıştıramıyordum işte. Yine de Rabbim, nasıl istiyorsa öyle alıyordu herkesi yanına. Babamın ölümünü kesin olarak kalp krizi dedikleri için otopsi yaptırtmak istememişti annem. Karısı olarak bu onun en doğal hakkıydı. Muhtemelen kocasının deşilip biçilmesine de izin vermezdi. Babam İstanbul'da ölmüştü. Biz ölüm haberini hemen 2 saat sonra almış ve onu buraya getirtmek için seferber olmuştuk.

Ve işte şimdi babam toprağına geri dönmüş hatta o toprağının altına gömülmüştü.

O öldüğünde kendimi kolu kanadı kırık kuş gibi hissetmiş, geceler boyu öldüğüne inanamamıştım. Hadi ama herhangi bir hastalığı yokken hatta çok sağlıklı bir adamken babanızın birden ölümü sizi nasıl etkilerdi? Beni perişan etmişti.

Sev Yeter (2)Where stories live. Discover now