32.Bölüm

31.5K 1.4K 53
                                    

32 ∞

"Bunu bana niye anlatmadınız? Hele ki sen Dilşah, dost olduğumuzu sanmıştım" diye duygu sömürüsü yapan Cemre'ye dudaklarımı büzerek baktım. Gerçekten ona güvenmediğimi, dışladığımı mı sanıyordu şuan?

"Her şey benim için karışıktı Cemre. Yoksa seninle hala dostuz, değil miyiz?" dedim kaşlarımı kaldırarak.

Mutfaktaki yemek masasında Akın, Ulaş, Gülşen, Cemre ve ben oturuyor gelişmeleri konuşuyorduk. Akın ve Ulaş'ın apar topar buraya gelme sebebini Cemre'ye dosdoğru anlattım ve hiç bir şey saklamadım. Hatta son öğrendiğimiz bilgileri de aktarırken Akın ve Cemre'nin gözleri irileşerek bana acıyan gözlerle baktılar. Veya ben öyle zannettim.

"Bilemiyorum, düşüneceğim" diyen Cemre'nin tavrına gülümsedim. Yarım saattir Cemre burada olmasına rağmen Ulaş hala tek kelime etmemiş onu görmezden geliyordu. Sinirden masayı tıngırdatan parmakları ve sürekli titreşim halindeki dizi bana pek de tekin gelmiyordu. Aksi gibi Cemre de sanki olanlar Ulaş'ın suçuymuş gibi girip hesap sorduğundan bu yana nişanlısının yüzüne bakmamıştı.

"Peki sen nasıl buraya geldin?" dedim merakla ve irkilen Ulaş'ı fark edince bu sorunun cevabını onunda merak ettiğini anladım.

Cemre kayıtsızca omuz silkip "Kaçtım" dedi ufak bir kız çocuğu gibi. "Yani gelinlik provam vardı ve Ulaş'ın nikahımıza 4 gün kala ortadan kaybolması beni delirtmişti. Annemler sakinleştirmeye çalışsa da Nadir amca bana önemli bir mesele olduğunu söyledi. Bende bu meselenin seninle ilgili olduğunu anladım. Nadir amca olan biteni biliyor mu?" diyen Cemre sadece bana konuşuyor, Akın ve Ulaş'ı kaleye almıyordu.

Kindar bir kız olduğu belliydi ve iki erkeğin buraya gelip onu unutması belli ki ağırına gitmişti.

"Sanmam. Biliyor mu Akın?" dedim gözlerimi bana bakmakta olan adama çevirerek. Ah şu gözler!

"Hayır, ben bir şey söylemedim" dedi Akın kesin bir tavırla.

Masadaki ufak bir tıkırtı olunca gözlerim yardımız Gülşen'e kaydı ve sorgulamamızın bittiğine karar verdim. Şimdilik. Onun ortadan kaybolma ihtimalini artık umursamıyordum, Ulaş bir şeyler bildiğini iddia ediyordu ve bu kız masadayken rahatça konuşamazdık.

"Gülşen arkadaşlarımla beni yalnız bırakır mısın? Mutfağa kimse girmesin" dedim sarı saçlarımın ucuyla oynayarak.

Gülşen titrekçe yerinden fırlayıp hızla kapıya yöneldi ve bir kez bile arkasına bakmadan çıkıp gitti. Sonradan onu bir daha sorguya çekebilirdim ama ortam bu kadar gerginken -hele ki Cemre ve Ulaş'ın arası negatif elektrikten geçilmezken ayakaltında dolanması iyi olmazdı.

"Cemre beni arayıp esti gürledi" dedi Akın, Gülşen'in mutfaktan çıktığına emin olduktan sonra. Ortaya doğru konuşuyordu ama nişanlısını buraya getirmekten dolayı rahatsızlığını belli eden kuzeni Ulaş'a açıklama yapıyor gibiydi. "Onun bir şey konusunda kızgınlığı beni hep tedirgin ediyordu ve havaalanında olduğunu gelip onu almamı istedi. Başka bir şansım yoktu" dedi kendini savunmak istercesine.

"Bana haber verebilirdin" dedi Ulaş burnundan soluyarak. Ov! Ulaş'ı ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum ve gözlerinin rengi anında kararmıştı. Cemre ise onun kızgınlığını takmıyor gibi usulca mutfağı inceliyordu. "Onu anında İstanbul'a geri postalayabilirdim" diye devam etti kararlı sesiyle.

İşte o an Cemre umursamazlık maskesini bir kenara bırakıp yarım saattir sırtını Ulaş'a dönerek oturduğu yerden dikeldi ve nişanlısıyla yüz yüze geldi. Birbirlerine olan bakışları meydan okuyucuydu ve geri atmamaya kararlıydılar.

Sev Yeter (2)Where stories live. Discover now