9.Bölüm ∞

44.5K 1.9K 37
                                    

9.Bölüm ∞

Bana verilen odayı incelerken gülümseyip yatağıma doğru yavaşça uzandım ve odanın toz pembe tavanını izlemeye başladım. İçimde biryerlerde eksik olan bir yanım her zaman olacaktı. Çünkü bir kızın hayattaki -ilk- kahramanı her zaman babasıydı. Ben her zaman buna inanırdım ve inanacaktım.

Babam kişiliği gereği sert ve diktatör olsa da bana dönen yüzü daima güleç ve sevecendi. Ailenin ilk kızı olmamdan mıdır bilinmez ama bu değişik ilgi kimi zaman benim de hoşuma giderdi. Artık babam yoktu ve geride bırakıp geldiğim annem ve halalarım ortalığı birbirine katıp ağlaşıp duruyorlardı.

Aslında kimi zaman insan çevresindekilerden etkileniyordu. Bunu da şimdi kavrıyordum. O evde herkes bana acıyan gözlerle bakarken içimden değil gülme, yaşama isteği bile gelmezdi ama buraya geldiğimden beri ve Nadir amcayla tanıştığımdan beri kendimi güvende hissediyordum. Nedendir bilinmez ama daha 2-3 gün önce tanıştığım bu babacan adam beni güvende hissettiriyordu. Belki de bu yüzden normalde çekingen ve kesinkes bir kız olmama rağmen, Nadir amca burada kalmamı ilk kez teklif ettiğinde kabul etmiştim. Görünen o ki onlara güvenmiştim.

Ve Yelda Hanımla tanışmam garipti. İlk olarak baştan aşağı beni süzmüş Nadir amca atılıp "Sami'nin küçük kızı canım" deyince birdenbire yüzü aydınlanıvermişti. Bu birebir değişimin sebebini takmak istemesem de takmıştım. Acaba Yelda Hanım'ın beklediği bir kız mıydım, yoksa onu şaşırttığım için mi böyle tepki vermişti?

Benimle ilk tanışan insanlar genelde göründüğüm gibi olmadığımı hayat dolu, neşeli ve inatçı bir kız olduğumu söylerlerdi. Ah hayır tabii ki arkadaşım yoktu. Birkaç tane köyden kızların dışında... Her şeyi geçtim Yelda Hanım'ın benim için bir oda hazırlatması hoşuma gitmişti. Bu benden hoşlandığı anlamına mı geliyordu?

Gülümsemekten ağrıyan yanaklarımı tokatlayıp yataktan doğruldum ve kenardaki bavuluma kısaca göz attım. Onları şu geniş ve güzel dolaba yerleştirmeli, ardından rahat bir banyo yapmalıydım ama ona bile halim yoktu. İlk uçak yolculuğum sıkıcı ve tabii biraz da tedirgin geçmişti.

Nadir amcanın 'akşam yemeğine kadar dinlenebilirsin' sözlerini hatırlayıp uysal bir kedi gibi gerindim ve yeni, yumuşak yatağıma huzurla gömüldüm. Kısa bir zaman sonra buradan gideceğimin ve buraya alışmamam gerektiğinin bilicinde güzel bir uykuya doğru gözlerimi kapadım.

***

Uyandığımda akşam yemeğine henüz bir saat vardı ve ben biraz daha şekerleme yapmayı düşünürken kenardaki koca bavulum gözüme ilişti. Gözlerimi ovuşturarak yatağımdan kalkıp şahsime ait banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkayıp aynadan kendime baktım.

Aman Allah'ım bu kız ben olamazdım! Saçım başım birbirine girmiş, yeşil gözlerin altı çökmüş, omuzlarım düşmüş ve dudaklarım şişmişti. Fazla uyumanın zararlarını yaşıyordum ve suyu açıp bir kez daha yüzüme su çarptım. Böyle bir çare bulunmayacağını anlayıp üstümü çıkardım ve lüks küvete doğru yöneldim. Belki de rahatlatıcı bir banyo iyi gelebilirdi.

Banyodan sonra, karmakarışık bavulumun içinden bulduğum uzun bir kot ve kısa kollu bir tişört çıkarıp onları giydim. Islak, sarı saçlarımı aynada kendime bakarak tararken saçlarımı sağ omzumda toplamış nemli gözlerle kendime bakıyordum. Sarı saçlarım... Babam saçlarımı çok sevdiği için, annem küçükken saçlarımı kestirdiğinde bile çok kızardı. Annem ise arada kestirmenin iyi olacağını babama söylerken babam onu dinlemez ve bir daha kestirmemesini ikaz ederdi.

15 yaşımdan sonra ise artık saçlarım konusundaki haklarımı elime almış ve kestirmemiştim. Arada babama çaktırmadan azar azar kestirdiğim oluyordu çünkü kırıklarım fazlaydı. Ama 17 yaşından sonra artık saçlarımı düşünen bir babam bile yoktu. Belki de vardı ama babam İstanbul'da yaşamaya başlayarak aramıza mesafeler koymuştu. Bu konuda o zamanlar ona darılmış epeyce de konuşmamıştım. Ama büyüdükçe, aklım ermeye başladıkça ona olan kızgınlığım uçup gitmiş, artık her eve gelişini gözler olmuştum. Çünkü o evde sevdiğim sayılı insanlardan biriydi babam.

Sev Yeter (2)Where stories live. Discover now