21.Bölüm ∞

39.8K 1.6K 20
                                    

21.Bölüm ∞

Ellerim tutmaz, kulaklarım duymaz, bacaklarım bedenimi taşımızken titrediğimi fark ettim. Fakat sonradan çabucak kendimi toparlamaya çalışıp kafama salladım. Biri muhtemelen şaka yapıyor veya benimle uğraşıyordu. Annem babamın otopsi yapılmasına izin vermemiş ve doktorların da ilk gözlemlediği zaman ki gibi bu işin kalp krizinden olduğunu düşünmüştü. O zaman sorgulamaya halin yoktu çünkü babamın ölümü beni darmaduman etmişti. Arkamı yasladığım ilk ve belki de tek dayanağım yok olmuştu.

Önümde duran bir çift erkek spor ayakkabısı görünce başımı kaldırıp gözlerimi, ela gözlerle birleştirdim. O gözlerdeki merak ve belki de birazcık endişe beni kendime getirmişti. Babam... babam öldürülmüş olabilir miydi? Ama kim neden yapardı ki böyle bir şeyi? Babamı sevmeyen tek bir Allah'ın kulu olduğuna inanmazdım, belki de gerçekten ciddi düşmanları vardı.

"Yüzün bembeyaz olmuş Dilşah. Bir sorun mu var?" diyen Akın'ın sesini beynimin gerilerinden bir yerlerden duyuyor fakat cevap veremiyordum. Sadece hala şok olmuş bir halde başımı 'hayır' anlamında salladım ve titreyen ellerimde tuttuğum telefonu cebime attım. Mesajın kimden geldiğini bilmiyordum.

"S-sadece bir şaka" dedim mırıldanarak. Kendimi buna inandırmaya çalışıyordum ve dışımdan konuştuğumu fark edememiştim.

"Ney şaka?" diyen Akın'ı duyunca bakışlarımı kaçırdım ve sorusuna cevap vermeden onu geçip karaoke yapan ağabeyime gözlerimi diktim. Sonra da bir köşede geldiğimizden beri sus pus ve düşünceler eşliğinde olan Macit ağabeyime. Onlara bu durumdan bahsetmeli miydim? Sonuçta birinin babası, birinin amcasıydı. Ama ya bu bir şakaysa?

Ondan sonraki dakikalar benim için sıkıntılı dakikalardı. Söyleyip söylememe konusunda ikileme kaldığım kişilerin memnun yüzlerini görünce bundan vazgeçtim ve belki de bunun bir şaka olduğunu düşündüm. Öyle ümit ediyordum tüm kalbimle...

><

Dilşah'ın telefonuna gelen mesajdan bu yana huzursuz, tedirgin ve diken üstünde olduğunu fark etmiş fakat üzerine gitmek istememiştim. Zaten bugün yeterince tatsız şey geçmişti aramızda, onun benden daha fazla uzaklaşmasını istemiyordum. Eğlence evinden çıkıp Ulaş ve Emrelerle vedalaştık. Demir, Macit, Dilşah'ın yakın arkadaşı Simar ve Dilşah benim arabama binip yola koyulduk.

Dilşah arka koltukta oturuyor ve dikiz aynasından gördüğüm kadarıyla, bakışlarındaki anlamsız kırıntılarla geçtiğimiz yollara bakıyordu. Dalgındı. Genelde ona baktığımda, bakışımı fark edip bana gülümseyen Dilşah o değil gibiydi. Ellerini göğsünde bağlamış, bembeyaz yüzüyle ileriye bakıyordu.

Artık kesinlikle bir sorun olduğunu anlamış ve yalnız kaldığımız ilk dakika da onu sıkıştırmaya karar vermiştim. Aramızdaki ilişkiyi sıran bir sevgili ilişkisi olarak görüyor olabilirdi ama onun sıkıntısı neyse bilecektim. Öyle veya böyle de o sıkıntıyı çözmesinde yardım edecektim.

Acaba Diyarbakır'a döndüğünde Macit'le evlendirileceğini mi öğrenmişti? Ama öyle olsaydı muhtemelen esip gürlerdi. Daha farklı bir şey var gibiydi. Eve geldiğimizde Demir, elini Dilşah'ın omzuna atarak en önde eve yürümeye başladılar. Bende arabayı kilitleyip Simar ve Macit'in arkasından eve girdim.

Hemen eve gidebilmekti niyetim ama Dilşah'ın o halini gördükten sonra bu gece burada kalacağıma karar verdim. Annem yemeklerin hazırlanmasına vesile olmuş ve bizi hemen masaya davet etmişti. Hiçbirimiz ona yemek yediğimizi ve karnımızın tok olduğunu söylemedik. Oturup birkaç bir şey atıştırdık.

Sev Yeter (2)Where stories live. Discover now