Kafa Karışıklığı

169 81 10
                                    

(Medya: Su'yun çizdiği resim, temsili)

"İçimde beni yiyip bitiren bir bilinmezlik kol geziyordu..."

Bazen, sadece sessizlik ister insan..
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin olmadığı bir yerde olmak ister.Kimseye hesap vermeyeceğimiz o zaman dilimin de olmayı isteriz çoğu zaman. Galiba şuan ben de aynı şeyi istiyorum. Sadece sessizlik. Ama bu pek mümkün olamıyor maalesef.
Şuan telefon da yarım saattir konuşan arkadaşıma laf anlatmakla meşguldüm çünkü.

"Su, neler olmuş öyle yahu? Sadece tek bir gün de hem de...
Adam neler demiş öyle sana. Bunun ne demek olduğunu biliyorsun değil mi?
Ayy, heyecanlandım yahu..
Peki şimdi ne yapacaksın?"

"Nehir allahaşkına konuşurken bir nefes al canım benim. Resmen kendi kendini boğmak için uğraşıyorsun. Bak, benim canım arkadaşım hiçbir şey yapmayacağım. Şuan sadece kafamı dinlemek istiyorum. Başka hiçbir şey yapmak istemiyorum.
Anlıyorsun değil mi beni?
O yüzden lütfen ama lütfen ben kendi dinginliğimde boğulana kadar beni arama."

Onun konuşmasına fırsat vermeden telefonu kapatmıştım. Çünkü şuan gerçekten boğuluyormuşum gibi hissediyordum. Hiçbir şey yapacak mecalim yoktu. Galiba bana neyin iyi geleceğini buldum.
Tabii ki bir şeyler çizmek..
Hem böylece kafamı da dağıtmış olurdum. Böyle düşüne düşüne bir şeyler karalamaya başlamıştım. İçimden ne geliyorsa onu yapmaya...
Ama galiba sonuç pek açık değildi benim için. Çünkü çizdiğim resim akıl sağlığımı bozmaya çalışan cinslerdendi.
Ne mi çizmiştim?
Kendimi papatyalarla dolu bir bahçede çizmiştim..
Peki neden papatya?
Neden gül, menekşe veya herhangi bir çiçek değil de papatya?
Cevabı basitti aslında ama bunu kendime bir türlü söyleyemiyordum.

Ateş Bey gittikten sonra biraz kitap okumaya çalışmış,onun üzerine bolca düşünmeye ve sonrasında ise çatlak arkadaşımla konuşmuştum .En son ise bir şeyler çizmek isterken yolun sonu yine ona çıkmıştı. Kafamı karıştırmaktan başka bir yapmamıştı söyledikleri. Bundan da elimde sıfır şekilde dönerken en iyisinin bugün akşam erken yatmak olduğunu söylüyordu zihnim. Eğer biraz daha uyumazsam kafayı yiyebilirdim. Bunları düşüne düşüne göz kapaklarım iyice ağırlaşmış ve ben kendimi uykunun kollarında bulmuştum. Galiba şuan için bana iyi gelecek tek şeydi 'uyumak'...

Sabah olduğunda evden erkenden çıkmış ve biraz nefes alabilmek için kendimi yine sahile atmıştım. Çünkü gerçekten sessizlik istiyordum. Belki de sadece kaçıyorumdur. Herkesten ve her şeyden...
Yine kalbimin kırılacağını bildiğimdendir belki de bu tavrım. Ama kimse bunu görmek istemiyor. Sadece kendi bildiklerini yaptırmaya çalışıyorlar. Fakat ben onlar değilim. Yanacağını ve kül olacağımı bile bile yine de bu ateşe girmem. Çünkü eğer girersem bir daha sağ çıkamayacağımı biliyorum. O yüzden en iyisi hayatı akışına bırakmaktı.

Kafamı biraz toparladıktan sonra bir taksiye atlayıp şirketin yolunu tutmuştum. Şirkete kısa bir sürede varmış ve doğruca odama gitmiştim.
En iyi biraz çalışmaktı. Beni bu bilinmezlikten kurtaracak olan biraz olsun çalışmaktı galiba. Bir süre şuan elimizde olan projeyle ilgilenmiş ve dışarıya baktığımda ise pek kimseleri görememiştim.Şirkete galiba biraz erken gelmiştim. Çünkü geleli bir saat oluyordu ve patronlar görünür de gözükmüyordu.Ne Demir  Bey ne de Ateş Bey..
Ben de onlar gelene kadar Demir Bey'İn asistanı olan Aslı ile biraz laflamış, biraz da sabah çalışmış olduğum projeler üzerinde eklemeler yapmıştım ve bir saati daha geride bırakmış olmuştum böylelikle.

Kahve almak için dışarı çıktığım sırada onun sesini duymuştum. Hem de yanında tanımadığım bir kadınla olan konuşmasını. Bu tarafa doğru geliyorlardı ama beni gördükleri yoktu. Tabii o kadar kahkahalardan sonra zor olurdu beni fark etmek. Kadın, Ateş Bey'in yanağından öperek uzaklaşmıştı. Ama bense hala yerimde sayıyordum. İçimde tarifi belirsiz duygular oluşmaya başlamıştı. Bunların ne olduğuna da karar veremiyordum. Ama bir tane duygunun adını koyabilmiştim. O da kırılmışlık hissi. Canım yanmıştı. Dün benim evime kadar gelip bana o sözleri söyleyen bu adam değilmiş gibiydi şuan.

Dün o sözleri söylediğinde içimde kelebekler oluştururken şimdi ise böyle bir davranışıyla beni yerle bir edebiliyordu. Galiba hiç değişmeyecekti bu döngü. Yine kırılan, üzülen ben olacaktım şüphesiz ki. O yüzden bundan sonra en iyisi gardımı hiç indirmemekti. Hem ben böyle de mutluydum. Hayatıma birisinin girmesine gerek yoktu ki. Ailem ve benim bir tanecik Nehirim yeter de artardı bile.

Hayatım zaten hayal kırıklıklarıyla doluyken bir yenisini daha eklemeye bugünden sonra takatim kalmamıştı. Yaşam , benim yaşamımdı. Kimseye ait değildi o , sadece ben karar verebilirdim nasıl bir yol izleyeceğime. Hangi duraklarda nefes almak için dinleneceğime sadece kendim karar verebilirdim. Bir başkası değil, sadece kendim...

Artık bir karar vermiştim, neyin olacağını bilmeden. O da ne miydi?

Ateş Bey ile aramıza bir sınır koymamız gerektiğiydi.

Böylesi her ikimiz içinde en doğrusu olacaktı.

En azından birbirimizi kırmadan arkadaş olabilirdik bundan sonrası adına. O an anlamıştım aslında . Ateş Bey ve ben iki ayrı yol da yürüyen insanlardık şüphesiz ki. Benim geçmişteki acılarım onun ise açıklayamadığı kendisi bizi bir araya getirmeyecekti . Geçmişteki yaralarımın üzeri kanıyordu yine ve ben buna dur diyemiyordum. Hayatım zincirlerine sımsıkı bağlıyken onları açmak için bir gücü kendimde bulamıyordum. İlk defa yapmak istemediğim bir şeyi yapıyordum ve buna engel olamıyordum.

Ateş'den kaçmam gerekiyordu ve bunu söyleyen zihnim belki de içimizdeki en doğru kararı verecek olandı .Fakat kalbim başka bir şeyler söylüyorken canımın acısını daha net bir şekilde hissediyordum. Ama yapmalıydım , ondan her ikimizin iyiliği için de uzak durmayı başarabilmeliydim.

"Aklım ve kalbim arasında kalan tek şeydin sen. Bense kendi bildiğim yoldan gitmeyi seçmiştim hep. Arkamda neler kaldığını bilmeden..."




Su, bazı şeyleri yanlış anlayıp kesin bir sonuca vardı galiba yine, ne dersiniz? Siz, siz olun hiçbir şeyi bilmeden sadece gördüğünüzle bir karara varmayın. Çünkü, bu hayatta bir de madalyonun öbür tarafı var..
Bunu da unutmayın...
😊😊😘😘

Küllerinden Doğan Anka| Kitap Oldu🧡Where stories live. Discover now