Zaman

223 87 14
                                    

Medya(ATEŞ ve SU)

"Telafisi olmayan tek şeydi 'zaman'..."

Zaman geçiyordu. Hiç yerinde durmuyordu akreple yelkovan. İşe başlayalı bir ayı geçmişti. Ne çabuk geçmişti zaman. Su gibi akıyordu sanki dakikalar.
Saat sabahın sekiziydi ve şuan evde yapayalnızdım.Babam işe gitmişti, annemse adını bile anmayacağım birisinin yanına. Şu bir ay aslında öyle güzel geçmişti ki. İşime alışmıştım. Yeni arkadaşlar edinmiştim ve bu bir aylık süreçte Ateş Bey'e de alışmıştım. Bundan iki hafta kadar önce bir akşam yemeğine çıkmıştık beraber. O akşam yemeği bir emrivaki üzerine olmuştu ama yine de güzeldi. O gün ilk defa tabularımı yıktığım gün olmuştu benim adıma.

                                                                             İKİ HAFTA ÖNCE

Zaman her şeyin ilacıdır derler. Bütün yaraları iyileştirir. O yaraların kabuk bağlamasını sağlar.

Peki gerçekten doğru mudur, bu?

Zaman, sarar mı yaralarımızı?

Kalbimizdeki o derin acının dinmesine izin verir mi? Bence vermez. Çünkü,zaman sadece o olayın üstünü örter. Unuttuğumuzu zannederiz ama aslında unutmayız. Yaşadığımız her şey birebir aklımızdadır. Sadece unutmuş, acımız yok olmuş gibi davranırız. Bende öyle yapanlardanım.

Şuan ne mi yapıyorum?
Güzel bir akşam yemeği için hazırlanıyorum daha doğrusu hazırlanmaya çalışıyorum. Başımda Nehir gibi baş belası olduğu sürece sadece hazırlanmakla yetinirim çünkü. Sabahtan beri bin türlü sorguya çekti beni. Yok neymiş, Ateş Bey neden beni yemeğe çıkartıyormuş, bu samimiyet nereden geliyormuş?
Nehir'e laf anlatmaktan gerçekten yorulmuştum çünkü anlamıyordu. Hala olaydan başka anlamlar çıkartmaya çalışıyordu. Bense bunun olamayacağını kesin bir dille reddediyordum. Bu böyle süregelirken telefonum çalmış ve arayanın Ateş Bey olduğunu görmüştüm.Hemen cevaplamış ve konuşmaya başlamıştım.

"Ateş Bey biliyorum geciktim, kusura bakmayın lütfen. Başımda biraz belalar vardı da on-"

"Su, dur lütfen. Ben sadece eğer istersen seni evinden alabilirim demek için aramıştım. Yani sakin geç kalmadın. Yarım saate evine almaya geliyorum seni. O zamana kadar hazırlanmaya bak. Eğer o zaman gecikirsen bozuşuruz ona göre."


Ben tam bir şey diyecekken Ateş Bey kapatmıştı telefonu. Neden geliyordu ki şimdi evime?

Bu kadarına gerek var mıydı?

Galiba bunu da en iyi zaman gösterecekti, her şey için...

                                                                             ŞİMDİKİ ZAMAN

O yemeğe çıktığımız günü hatırlıyorum da her şey gerçekten çok güzeldi.O gün ne kadar bu yemeğe gerek görmesem de şimdi düşünüyorum da iyiki gitmişim onunla yemeğe. Çünkü insanları ancak böyle tanıyabiliriz.Samimi olup olmadıklarını, inatçı ya da huysuz biri olup olmadıklarını, her şeyi..
Ve ben Ateş Bey'i ne kadar uzun bir zaman olmasa da sanırım tanımaya başlamıştım. Bence o, hiç göründüğü gibi bir adam değildi. Dışarıdan ne kadar sert mizaçlı gözükse de içinde yufka yürekli bir adam yatıyor. Bence o samimi, içten ve her ne kadar inatçı olsa da güzel yürekli bir adam.

Bunu şuan neden düşünüyorum bilmiyorum ama sadece anlatmak istedim içimdekileri. Galiba sadece ondan.

Ben Ateş beyi düşünürken telefonum çalmış ve tesadüfe bakın ki arayanın Ateş Bey olduğunu görmüştüm. Gerçekten iyi insan lafın üzerine gelir daha doğrusu bu durumda arar diye boşuna dememişlerdi.Daha fazla çalmadan açmıştım telefonu.

Küllerinden Doğan Anka| Kitap Oldu🧡Where stories live. Discover now