FİNAL

177 37 19
                                    

"Hayat , sadece bize verilenle yetinmeyip her gün daha da iyisi için çabalamayı öğretendir..."

Hayat denilen bu yolculukta her birimiz aslında göçebe yaşam süren insanlarız. Doğuyoruz, yavaş yavaş büyümeye çalışıyor ve yaşamın bizlere getirmiş olduğu türlü zorluklarla baş etmeye çalışıyoruz çoğu zaman. Belki bazen tökezliyoruz hatta yaşamlarımızın belirli dönemlerinde kendimiz de ilerleyecek bir güç bulamıyoruz. Hayatımıza renk getirecek, bizleri ayağa kaldıracak ve bize yol gösterebilecek insanları, olayları farkedemiyoruz çoğu koşulda. Aslında sadece şunu bilsek yeter:

'Birisine mi ihtiyacımız var?'

Zemine sertçe çakıldığımız da illaki birisinin eline mi ihtiyacımız var?

Bazen kendimize çokça haksızlık ettiğimizi ve içimizdeki o gücü bir türlü bulamadığımızı düşünüyorum. Çünkü eğer bulmuş olsaydık o gücü, yaşamlarımız dört dörtlük olan harika bir yer olmuş olurdu. Demek istediğim , bazı durumlarda sadece kendimize inanmayı, güvenmeyi bilmeliyiz.Çünkü böylesi geri kalan yaşantımız için çok daha yaşanılır olur. Ben hayatım boyunca sürekli planlar yapan, disiplinli olmaya çalışan ve hayatımda bir olumsuzluk olduğu anda tepetaklak oluveren bir insandım. Fakat bunun benim için ne kadar işin içinden çıkılamaz olduğunu yıllar sonra farkettim diyebilirim. Çünkü böylesi  bu durumda en çok kendime zarar verdiğimi, en çok kendimi aşağıladığımı görmüş oldum. Bunu bana 'hayat' öğretti. Ben ne kadar plan yaparsam yapayım hayat bana öyle goller attı ki sanki beni uçurumdan bir anda aşağıya yuvarlıyıverdi. İşte o an anladım. Biz planlar yaparken başımıza gelen şeymiş 'hayat'.

Hani demiştim ya size; 'yavaş yavaş büyüyoruz.' diye beni büyüten de hiçbir şeyin o çocukluğumdaki gibi masum olmayışıydı. Akıllı, küçük o oyuncaklarıyla oynayan, bir çikolata görünce mutluluktan havalara uçan ve en büyük hayali umudunu hiç yitirmemek olan o küçük Su'yun tam kalbine saplamışlardı hançeri. Ellerinde hiçbir şey kalmadığını düşünen o kız bundan yıllar önce terk etmişti en sevdiği şehri, dostlarını, ailesini ve onu o yapan birçok şeyi geride bırakmıştı giderken. İşte o an fark etmişti genç kız ; geride bıraktığı bunlar değildi esasında. Geride bıraktığı tek şey:

"Umuduydu..."

Fakat yıllar sonra o içine gömüldüğü derin kuyudan çıkmasına vesile olan bir adam girmişti hayatına. Ona yeniden aşkı hatırlatan, umudunu, hayallerini ve düşlerini canlandıran o adam şuan yanı başımda yatan , beni kendisine hayran bırakan ve ömrümün bundan sonraki kısmında ne olursa olsun yanımdan bir an olsun ayrılmayacak olan bu adam benim için adeta sihirli bir değnek görevi görmüştü. Ona baktıkça ilk günkü gibi heyecanla kalbim yerinden çıkacakmışçasına atıyor ve sanki ayaklarım yere hiç değmiyor gibi geliyordu. Benim için mucizeden bir farkı yoktu Ateş'in.

O uyanmadan önce parmaklarım yaramaz bir çocuk edasıyla adeta yüzündeki her bir detaya dokunuyordu. Önce o çok sevdiğim gözlerine dokundu parmaklarım. Daha sonra hafif kemerli burun ucuna ve en son ise tapılası o dudaklarına değdi sanki gerçek bir ateşe değiyormuşçasına parmaklarım. O uyanmasın diye sessizce hareket ediyordum çünkü biraz daha onu böylesine yakından incelemek istiyor ve hafızama her bir detayını kazımak istiyordum adeta.Bir gün ondan kopabilirim düşüncesi ile her bir detayı aklıma iyice yerleşmeliydi. Biliyorum bu pek normal bir düşünce olmayabilir ama bazen ondan ayrı kalma düşüncesi beynimi adeta kemiriyor. Galiba bu çok sevmekten oluyor diye düşünüyorum çoğu zaman. İnsan sevince aklını kaybedermiş derlerdi de inanmazdım. Bunu Ateş'i sevince hatta çok sevince daha da iyi anlamış oldum .

Ona dokunan parmaklarım bu sefer ademelmasına dokunarak onun uyanmasına da vesile olmuş oldu. Ateş uyanmış ve bana şaşkın şaşkın bakarak ne yapmaya çalıştığımı sorguluyordu adeta gözleriyle. Yakalanmanın vermiş olduğu utançla onun bir şey demesine zaman tanımadan hemencecik yatağımızdan kalkmış ve koşar adımlarla lavobanın yolunu tutmuştum. Tam da o anda Ateş de yataktan aniden kalkmış ve ardımdan beni kovalıyordu adeta. Resmen kaçma kovalamaca oynuyorduk beş yaşındaki çocuklar misali. Onunla istersem beş yaşındaki bir çocuk istersem de olgun bir kadın olabiliyordum. En güzeli de bu değil miydi zaten?

Küllerinden Doğan Anka| Kitap Oldu🧡Where stories live. Discover now