AFFETME KORKUSU

126 39 8
                                    

"Affetmek, hataları görmezden gelmek değil, affedilene hatasından çok değer vermektir..."

Sessizce çekip gitmişti . Arkasına dönüp de ne bıraktığını bilmeden sessizce çekilip gitmişti hayatımdan. Şimdi geri gelse, ne olur ne biter kestiremiyordum. Ateş, beni öyle bir can alıcı noktamdan vurmuştu ki geri gelse dahi affedememekten ölesiye korkuyordum. İçimde hala bir yerlerde kırgınlık vardı ona karşı. Çünkü, beni dinlemeden yargılamıştı. Açıklamama izin dahi vermemişti.

Peki ya ben, neden hala daha içten içe onun geri gelmesini istiyordum?

Bunu nasıl gururuma yedirebiliyordum?

Tamı tamına bir ayı geride bırakmıştık her ikimizde. Ben yeni işime başlayalı üç hafta olurken çok da güzel başarılar elde ediyordum. Onu , gerçekten merak ediyordum ama onu görmeye de dayanamazdı bu ürkek kalbim. Fakat ne yaptığının haberlerini az buçuk en yakın dostu olan Demir'den alıyordum. O da aynı benim gibi işine dört elle sarılarak acısını belki de hafifletmek istiyor olabilirdi. Ama ne yazık ki o, bir haftadır kimsenin onu bulamayacağı bir yerlere gitmiş ve bunu en yakın dostu bile bilmiyordu. Canım acıyordu, ona ayrı kendime daha da ayrı üzülüyorum ama ne yazık ki gururum bana 'git' diyen birinin yanına tekrar gitmeyi kabul etmiyordu. Kalbim ve aklım arasında sıkışıp kalmışken ona bakamazdım bile. Bunu en çok da yıllardır sevgiye aç olan Su'ya yapamazdım.

Geçmişimde bu kadar yara almışken bir yenisini daha eklemek istemiyordum kalbime.En iyisinin sahile gidip kafa dinlemek olduğunu söyleyen aklım beni ikna etmiş ve evden rahat tarzda kıyafet giyerek çıkmış , denize yani huzuruma doğru yol almıştım. Yolda yürüdüğüm sırada hem en sevdiğim müzik kulaklarımda çalıyor hem de baharın yaklaşmakta olduğunu belli eden bu güzel havanın esintisine kendimi bırakıyordum. Kimse yoktu yanımda , sadece ben...

Sadece kendimi dinlemek istiyordum şuan için, başka kimseyi değil. Çünkü , ne yazık ki herkesin birileri hakkında her zaman mutlaka bir bildikleri oluyordu. Kendilerinde bunu bir hakmış gibi gören insanlar günümüz dünyasında her yerdeydiler. İşte , en çok da onlara karşı tek başımaydım ve bundan da gram bir pişmanlık duymuyordum.

Gelmiştim. Bu hayatta beni huzura kavuşturan tek yere... Sonsuz maviliğe gözlerimi dikmiş onun bir dost gibi olan sıcaklığına sığınıyor, aklımdaki çoğu düşünceyi def etmeye çalışıyordum. Hissettiğim sadece huzur olsun istiyordum. Aklımdaki düşünceler beni özgür kılsın istiyordum. Tam da bu anda arkamda birinin varlığını hissettim. Sırtıma dikilmiş gözler ve burun deliklerimi kıracak kadar yakıcı nefes beni abluka altına almaya başlamıştı. Arkamdakinin kim olduğunu sesli dile getirmekten ölesiye korkuyor ve ona dönüp burada ne işi olduğunu soramıyordum bile.Bu en çok kalbime zarar veriyordu. Kendimle baş başa kalmışken bile yine onun tarafından zarar alıyordum.

"Su, dönüp bakmayacak  mısın bile yüzüme? "

Ne dememi bekliyordu şuan? Ya da nasıl davranmamı ? Bana 'git' derken acımamış bana son darbesini vurup gitmiş o iken şimdi geri dönüp yüzüne neden bakmadığımı nasıl sorgulayabiliyordu?

"Sen , beni dinlemiş miydin Ateş? Bana cevap hakkı verdirmiş miydin de şimdi neden yüzüne bakmadığımı sorabiliyorsun?  "

Ona tam olarak bunu demiş ve artık huzurumun olmadığı bu yerden uzaklaşmışken beni yine durduracak bir şeyler söylemiş ve ona dik dik bakmamı sağlamıştı.

"Şuan benim sana hesap sormam lazımken sen gelmiş bir de üste çıkmaya çalışıyorsun Su. Kendini hiçbir şey yapmamış gibi göstermeye çalışıyorsun . Bana yalanlar söylüyorsun ve ben sana sormaya kalktığımda da sessiz kalmayı tercih ediyorsun. Söylesene sen benim yerimde olsaydın ne yapardın?  "

Evet, belki de dediklerinde haklı olabilirdi ama bana bir cevap hakkı bile doğmamıştı o giderken. Sadece izlemiştim onu ... Bana beni sevdiğini söyleyen adam benim gözlerimin içine bakarak o adamın karşısında 'git' demişti .Benden bunları sineye çekmemi bekleyemezdi hiçkimse...

"Ne mi yapardım , Ateş ? İlk önce karşımdakini dinlemeyi öğrenirdim mesela. Ona bir şeyleri anlatması için şans verirdim . Kalp kırmak kolaydır Ateş ama bir kalbin onarılması o kadar güçtür ki bu hayatta. Ve sen beni yıllardır savaştığım kalbimle kırdın. Bazı şeyleri affetmek bu kadar kolay değil ne yazık ki bu hayatta..."

"Su, zamanında aynı şeyleri sen yaptın bana. Anlayıp dinlemeden gittin ve şimdi gelmiş bana bunları diyebiliyorsun. Hani diyorsun ya, "kalp kırmak kolaydır ama onarılması güçtür" diye asıl sen benim kalbimi paramparça ettiğinin farkında bile değilsin Su. Bugün buraya senin bana geçmişini anlatırsın belki diye geldim fakat görüyorum ki sen beni geçmişindeki adam ile karıştırır olmuşsun. Onun gibi seni bıraktığımı düşünür olmuş ve beni aşağılık biri gibi görmeye başlamışsın. Ancak atladığın bir yer var Su; ben seni benim seni bıraktığımı düşündüğün anda bile bırakamam seni. Belki kızarım, kırılırım ama olmaz Su, sensiz bundan sonra bir anım bile olmazken beni onunla öyle bir kefeye koyuyorsun ki işte, en çok canımı yakan da bu. Doğru söylüyorsun aslında Su, bazı şeylerin bu hayatta affı yoktur. O yüzden bırakalım gittiği yere kadar gitsin bu ayrılık , bakalım sonunda ellerimiz yine birbirine bağlanacak mı ya da gözlerimiz ilk günkü heyecanla buluşacak mı bunu zaman içerisinde göreceğiz. O zamana kadar kendine iyi bak Su..."

Öyle şeyler söylemişti ki yine kalbim ile aklımı hezeyana uğratmıştı bu adam. Bana öyle şeyler yaşatıyordu ki ne yapacağımı şaşırıyor , elim ayağım birbirine dolaşıyor ve gözlerim o bana bunları söylerken onun gözlerinin içine bile bakamıyordu. İkimizde yaralamıştık birbirimizi. Bu bir oyunsa şayet ikimizde kaybetmiştik bu oyunu. O söylediği kelimelerin altında ezilirken ben ise gerçekleri saklamaya çalışırken bu oyunda ikimizde devrilmiştik. Affedip affedememek arasında kalmış iki ruhtuk bizler. Affetmek isteyip de affetme korkusu yaşayan iki kalbi kırık insandık. Belki de gerçekten doğru söylüyordu , bizim ihtiyacımız olan tek şey 'zaman' dı...

"Sen de kendine iyi bak Ateş..."

Ona kendine iyi bakmasını söyledikten sonra hiçbir şeyi umursamadan sadece aklımın ve kalbimin estiği şeyi yaptım. Sarıldım ona , sıkı sıkı.. Belki de bir daha göremem diye kokusunu içime çektim ve kafamı göğsüne yasladım kalbinin sesini daha fazla duyabileyim diye . O ise benim ne yapmaya çalıştığımı anlamış olacak ki bana ayak uydurarak saçlarımı kokluyor ve başıma küçük küçük buseler konduruyordu. Onu affetmek istiyordum ama ölesiye korkuyordum. Onun beni affetmesini diliyordum ama tekrar canını yakmaktan çekiniyordum. Öyle bir ikilemdi ki bizimkisi ne affedebiliyorduk ne de gidebiliyorduk. Sadece akışına bırakıyorduk bir şeyleri . Tekrar ve tekrar canımız yanmasın diye şuanlık kopuyorduk birbirimizden. Bir gün tekrar iyileşip yaralarımızı sarana dek şuan kapatıyorduk sonunu bilmediğimiz kitabın sayfasını. Biz, mutlu bir sonlu roman değiliz, aynı mutsuz bir sona ulaşmayacağımız gibi. Biz , her ikisiyiz bu romanda. Yani Araf'ız...

Hayat da böyle değil midir zaten?

Her gün mutlu olamayacağımız gibi her zaman mutsuz da olamayız. İnişli çıkışlı bu hayat denen yolculukta her ikisiydik biz Ateş ile. Bizim hikayemiz olması gerektiği gibi bitecekti şüphesiz , ne eksik ne de fazla....

"Affetmek isteyip de birbirimizi affedemediğimiz iki insandık biz seninle..."



Evettttt, sizlere çok güzel ve gerçekten Ateş ile Su' yu hissederek yazdığım bir bölümle geldim. İçimden gelerek yazdığım ve onlarda kendimi gördüğüm bu karakterler umarım bir gün sayfaların arasında da içimize alıp sevebileceğimiz karakterler olur :)))))))

Yorum ve oylarınızı bekliyor olacağım, şimdiden teşekkürler:))))

Küllerinden Doğan Anka| Kitap Oldu🧡Where stories live. Discover now