Bilinmeyen Hisler

180 87 8
                                    

Medya (Ateş'in papatyası)

"Bilinmeyenler yorar hep bizi. Cevabını kendimizde bulamadığımız o sorular bir bir yüreğimize dert olur adeta..."

Bazen kendinize cevap veremediğiniz sorular vardır. Sizin beyninizi yiyip bitiren. Bir türlü o aradığınız cevabı bulamadığınız sorular..
Şuan benim yaşadığım anda öyle bir andı. Ateş Bey'in sorduğu soru üzerine dakikalardır düşünüyordum. Ama bir türlü ne diyeceğimi bilemiyordum. Adam resmen evime gelerek beni gafil avlamıştı. Şuan utancım yetmemiş gibi bir de sinirlerim gerçekten alt üst olmuştu.

Sanki ben duvara daha da çok yaklaştıkça o da benimle beraber bana adım adım yaklaşıyordu.
Bunu inadına mı yapıyordu?
Beni utançtan öldürmeye meraklı gibiydi. Bir yandan kendime de sinirliydim. Çünkü o benim patronumken bu kadar yaklaşmasına izin vermemeliydim. Ama o halde yine de elimi kaldırıp onu itmiyordum.
Peki neden bana yaklaşmasına izin veriyordum?
Kalbimin acıyacağını bile bile bunu kendime neden yapıyordum?

Galiba kendime hala cevap veremediğim bazı sorular vardı ve bunlar beni gerçekten çok yoruyordu. O yüzden şuan yapmam gerekeni yapıp Ateş Bey'i kendimden uzaklaştırmam gerekiyordu kendi akıl sağlığım için.
Buna tam yelteniyordum ki o bana daha da çok yaklaşarak tam dudaklarımın dibinde durdu. Eğer ikimizden biri konuşacak olsa çok yanlış bir şey olabilirdi şuan. O yüzden şu son iki dakikadır nefesimi tutmakla meşguldum.
Ben kendimle savaşırken o kendisini dudaklarımdan uzaklaştırıp kulak hizama getirdi ve bana uzaklaşmadan önce son sözlerini söyledi.

"Su, seni affettim. Buraya gelme nedenlerimden biri de buydu. Diğeri ise sadece seni merak etmiştim. Öyle bir haber bile vermeden gidince kendimi burada buluverdim. Eğer seni rahatsız ettiysem kusura bakma. Bu arada papatya gibi kokuyorsun. Papatyaları çok severim. Onların her bir yaprağını "seviyor, sevmiyor" diye koparmaktansa onları doyasıya izlemeyi severim. Çünkü bu en güzelidir. Bir şeyi sevip de ona ulaşamayacağını bildiğin halde yine de ondan vazgeçmemişçesine tekrar ve tekrar o şeyi sevmeyi hatırlatır bana papatyalar...
Hala bir yerlerde umudun var olduğuna inandırırlar beni. Ve biz sevmekten vazgeçinceye kadar o içimizdeki sevme umudunun bizden kaçmayacağını fısıldarlar bize..
Neyse ben daha fazla rahatsızlık vermeden gideyim en iyisi. Sonra görüşürüz Su."

Bunları dedikten sonra bana bir cevap hakkı bile bırakmadan kapıdan çıkıp gitmişti. Bense hala beni bıraktığı yerde bana söylediklerini düşünüyordum.
Neler demişti öyle!
Hem bir o kadar utanmış hem de içimde bir şeylerin kıpırdanmasına yol açmıştı söyledikleri.
Peki gerçekten söyledikleri doğru muydu?
Yoksa sadece öylesine söylenmiş şeyler miydi?
Kalbim kesinlikle doğru diye bağırıyorken beynim allak bullaktı. Şuan kalbimin bu kadar çarpmasına, heyecanlanmama, utanmama ve içimde bir şeylerin kıpırdanmasına yol açan bu hissin adı neydi peki?

Benliğimi sanki daha önce tatmadığım bir his sarıyordu ve beni bu cevabını kendime veremediğim sorular çıkmaza sürüklüyordu.Kendimle savaşıyordum ve bunu bana yapan onca lafı söyledikten sonra arkasına bile dönüp bakmadan giden o adamdı. Resmen beni iki parçaya bölmüştü söyledikleriyle ve ben şuan ne yapacağımı inanın ki kestiremiyordum. Çünkü bana yıllardır içerisinde bir yaprak bile kıpırdamayan o kalbime bir çizik atarak çekip gitmişti . Kalbim ve beynim onun gidişinin ardından hiç olmadığı kadar savaş halindeydiler.

O gitmesine rağmen hala daha kapının ardında duran ben anca yerimden kıpırdayabilmiş ve yavaşça odama gelebilmiştim. Kafamı dağıtmaya bir nebze de olsa toparlanmaya ihtiyacım vardı. Bende bunun için kitap okumaya karar vermiştim. Fakat elime aldığım kitapta dahi romantik cümleler kesince kitabı okumayı bırakmıştım. Çünkü benim için şuan romantizm pek iyi bir fikir değildi açıkçası.

Yapacak hiçbir şey bulamayınca tekrar düşünceler alemine dalmış ve bugünü düşünmeye başlamıştım. Ateş Bey'in evine gidişimden, daha sonrasında orada onun gözlerinin önünde kollarındayken bayılışımdan ve ayılınca direkt topuklarcasına oradan kaçışımdan ve son olarak da Ateş Bey'in akşamın bir köründe evime gelerek adeta beni yakalayarak kendimle bir savaş haline sokmasına kadar her bir detayı zihnim resmen didik didik inceliyordu.

Hiçbir cevaba ulaşamayan zihnim pes deme noktasındaydı adeta.

Galiba bazı şeyler tek ilaç 'zaman'dı.

Yerinde hiçbir şekilde durmayan,telafisi olmayan ve bizleri peşinden sürükleyen o 'zaman' benim ilacım olacaktı...

"Bazı hisler dolaşıyor vücudumda,adeta göğsümü sıkıştıran hisler bunlar. Bana cevap hakkı tanımayan ve uzun zamandır yabancılaştığım hisler bunlar..."

Küllerinden Doğan Anka| Kitap Oldu🧡Where stories live. Discover now